gihîn oor Turks

birleşmek ~ mafê (an jî heqê) xwe hakını elde etmek, haklarına kavuşmak ~ mafên (an jî heqên) xwe haklarını elde etmek ~ mexsed û miradê xwe muradına ermek ~ serî tamamlanmak, sonuca varmak ~ wê baweriyê (an jî qeneatê) kanıya varmak ~a agahiyê bilgi erişimi * bigihênê! yetiş! (veya yetişin!) * negihan serî akim kalmak, başarmamak, güdük kalmak

kavuşmak, kavuşulmak

geçmek (herhangi bir durum soya çekimi yoluyla birinde görünmek) * cirnexweşiya bavê wî gihiyaye wê jî babasının kötü huyu ona da geçmiş ~ (cihekî) bir yere ulaşmak ~ biryarekê (an jî qerarekê) karara varmak ~ derekê -e varmak ~ hedê xwe haddi kifayeyi bulmak ~ hev

geçmek, bulaşmak, sirayet etmek * nexweşîn ji wî digihe merivan ondan ona hastalık geçer

nail olmak

gelmek (çıkmak, yönelmek) * metirse jê xerabî nagihê kesî korkma ondan kimseye kötülük gelmez

bulmak (erişmek, ulaşmak) * bi vî awayî em gihiyan nava salê böylece yılın ortasını bulduk

aksetmek, yansımak (duyulmak) * bûyer gihiya çapemeniyê olay basına aksetti

erişmek, ulaşmak, yetmek (yaş için) * jiyê wê gihiya heştêyî yaşı seksene yetti

ermek (yetişip dokunmak) * destê wê gihiya qatiyan eli tavana erdi

olgunlaşmak (insanlar için)

kavuşmak (bir araya gelmek, birleşmek) * pêşiya çakêt nagihê hev ceketin önü kavuşmuyor

kavuşmak (yokluğu çekilen veya çok istenen bir şeye erişmek, onu elde etmek)

kavuşmak (ayrı kalınan, sevilen bir kimseyle bir araya gelmek, onu yeniden görmek) * bav gihiya kurê xwe baba oğluna kavuştu

kavuşmak, ulaşmak (birbirine katılmak, dökülmek) * çem digihên deryayan nehirler denizlere ulaşıyor * ev ava hanê digihê deryayê bu su denize kavuşuyor

yetişmek (yardım etmek, yardımına koşmak) * tam wê gavê ew giha alîkariya min tam o sırada o yardıma yetişti

yetişmek (iş görebilecek yaşa gelmek, büyümek)

yetişmek (eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek)

erişmek, olgunlaşmak, olmak, yetişmek (üremek, büyümek) * tiriyê ku te anîbû pir gihiyabûn getirdiğin üzümler çok yetişmişti

yetişmek (bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak) * ez giham kalê xwe û neviyên xwe jî ben dedeme yetiştim torunlarıma da yetiştim

yetişmek (vakit bulmak, yapabilmek)

ulaşmak, yetişmek, uzanmak (değmek, uzanıp dokunabilmek) * ez nagihême wî guliyî ben o dala yetişemem * ben nagihe hember ip karşıya ulaşmıyor

yetişmek (bir işe başlamış olanlara veya gidenlere katılmak) * pişt re gihiya me sonradan bize yetişti

yetişmek (vaktinde varmak, vaktinde bulunmak) * doktor tam di wext de gihiya ser nexweş doktor tam da vaktinde hastaya yetişti

yetişmek (vaktinde tam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak) * ev kinc digihe sibehê bu elbise yarına yetişir

yetişmek, ulaşmak, ermek, erişmek, kavuşmak, varmak (vasıl olmak) * em dê êvarê bigihên malê akşama eve kavuşuruz * şivan gihiya pezê xwe çoban mallarına yetişti * ez ancax êvarkî gihiyam gund köye akşama doğru ancak varabildim * gihiya mirazê xwe muradına erdi

l/ngh

geçme (herhangi bir durum soya çekimi yoluyla birinde görünme)

geçme, bulaşma, sirayet etme

gelme (çıkma, yönelme)

bulma (erişme, ulaşma)

aksetme, yansıma (duyulma)

erişme, ulaşma, yetme (yaş için)

erme (yetişip dokunma)

olgunlaşma (insanlar için)

kavuşma (bir araya gelme, birleşme)

kavuşma (yokluğu çekilen veya çok istenen bir şeye erişme, onu elde etme)

kavuşma (ayrı kalınan, sevilen bir kimseyle bir araya gelme, onu yeniden görme)

kavuşma, ulaşma (birbirine katılma, dökülme)

yetişme (yardım etme, yardımına koşma)

yetişme (iş görebilecek yaşa gelme, büyüme)

yetişme (eğitim görmüş olma, öğrenme, gelişme)

erişme olma, olgunlaşma, yetişme (üreme, büyüme)

yetişme (bir zamanda yaşamış olma, bir zamanı veya kimseyi görmüş olma)

yetişme (vakit bulmak, yapabilme)

ulaşma, yetişme, uzanma (değme, uzanıp dokunabilme)

yetişme (bir işe başlamış olanlara veya gidenlere katılma)

yetişme (vaktinde varma, vaktinde bulunma)

yetişme (vaktinde tam olma, bitme, hazırlanma, hazır olma)

yetişme, ulaşma, erme, erişme, erişim, kavuşma, varma (vasıl olma)

varılması zaman, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak.

yetişmek, yürüyüş halinde olan bir amacın ardından giderek ona varmak, olgunlaşmak, olgun hale gelmek, erişmek, ulaşmak, ilerleme, tekâmül