şarküteri. oor Engels

şarküteri.

Vertalings in die woordeboek Turks - Engels

delicatessen

naamwoord

Affedersiniz, nerede bir şarküteri bulabilirim?
Sorry, where can I find a delicatessen?

voorbeelde

Geçimimi sağlamak için ilk başta büyük bir mağazanın şarküteri bölümünde çalıştım.
For secular employment, I first worked in a department store deli.

Ve işte Nate ' n Al' s sayesinde en iyi şarküteri mamulleri kapınızda
Delivery courtesy of Nate ' n Al' s finest deli selection

Şarküteri dükkanı vitrini gibi!
Like in the delicatessen's shopwindow!

Muayenehane mi şarküteri gibi işletiyor.
She'd rather run my office like a delicatessen.

Şarküteri de bizimle buluşacağını söylemiştin.
I thought you said he was meeting us at the deli.

Alışveriş merkezinde bir şarküterim var, o yüzden et ve peynirden başka bir şey düşünemiyorum.
I own a deli in the mall and I often think about meats and cheeses.

Wayne, şarküteri reyonuna.
Wayne, to the deli counter.

Burası şarküteri gibi kokuyor.
Smells like a deli in here.

Cep telefonunda " bilhassa " ve " şarküteri " gibi ciddi sözcükler kullandığını gördüm.
I heard him on his cell phone using big words like " particular " and " delicatessen. "

Şarküteri ürünleri
Charcuterie

“Al sana meteliğe kurşun atan bir şarküteri tezgâhtarı, zengin olduğunda hayatın ne kadar zorlaşacağından endişeleniyor.
“Here’s a grocery clerk without a bean worried about how bad it will be when he’s rich.

Grey kadınların dillerini kas dilimlerine benzetti, şarküteri dolabında buza konulacak türden bir şey gibiydiler.
Their tongues looked to Grey like slabs of muscle, something you’d put on ice in a deli case.

Biraz ileride bir şarküteri var.
There's a delicatessen a bit further on.

Haftanın sonuna kadar bizim liste vardı sadece isim şarküteri- mağaza kaleci Bicky şehrin bir parçası ve o bize dilimlenmiş jambon almak istediği gibi nakit yerine çok yardımcı olmadı.
By the end of the week the only name we had on our list was a delicatessen- store keeper down in Bicky's part of the town, and as he wanted us to take it out in sliced ham instead of cash that didn't help much.

Pine şarküterinden çıkıyorum.
I'm just leaving that charcuterie on Pine.

Şarküterinin önünden geçiyoruz
We' re passing the park butcher

Ya da bir şarküteri sahibinin.
Or a deli owner.

Ama şarküteri dükkanında bir tek senin yüzünü tanıdılar.
You're the one that was identified by the clerk at the store, Monique.

Sizi Gio Şarküteri'de baygın halde bulduk.
You passed out in Gio's deli.

Spagetti, kızarmış patates Çin yemeği şarküterinin tacoları.
Spaghetti, French fries, Chinese takeout, - tacos from the deli.

Schmaegalman onun en sevdiği şarküteri.
Schmaegalman's is his favorite deli.

Şarküteri sahibi Clark'ın düzenli biri olduğunu her gün sandviçini oradan aldığını söyledi.
The deli owner told me that Clark was a regular, that he got his sandwich there every single day.

Bunların dışındaki herşey; lüks şarküteri malzemeleri, giysileri, gözden uzakta, özel yerlerindeydiler.
Everything else—her delicatessen luxuries, her clothes—had its special place, out of sight.

Burası şarküteri değil, Jacques.
This is not a deli, Jacques.

Gio Şarküteri!
gio's deli.