sekiz yüz oor Spaans

sekiz yüz

Vertalings in die woordeboek Turks - Spaans

ochocientos

Syfer

Número cardinal que ocurre entre setecientos noventa y nueve y ochocientos uno, representado en números arábigos como 800.

Şit doğduktan sonra Âdem sekiz yüz yıl daha yaşadı.
Y los días de Adán después de engendrar a Set llegaron a ser ochocientos años.

voorbeelde

Üç gün sonra, 23 Temmuz günü, gelenlerin sayısı sekiz yüz altmışı bulmuştu.
Tres días después, el 23 de julio, había ochocientos sesenta.

“Benim zamanımda insan ömrü ortalama sekiz yüz yıl kadardı.
La duración usual de la vida humana en mi tiempo era de unos ochocientos años.

— Şimdiye kadar sekiz yüz dolandırıcı onu bulduklarına yemin etti, dedi Melies.
—Ya hay ochocientos estafadores que juran haberla encontrado —dijo Méliés—.

Cao Cao sekiz yüz bin kişilik bir orduya sahip olduğunu iddia ediyor gerçi çoğunluğu güvenemeyeceği, teslim olan birlikler.
Dice tener un ejército de 800 mil, aunque muchos son tropas rendidas, desconfiables.

– Evinden sekiz yüz kilometre uzakta mı?
—¿A ochocientos kilómetros de tu casa?

Bunların istedikleri sekiz yüz kişiyi bulduklarını düşünsek bile, başka çok yerler var.
Aunque ya tengan los ochocientos que piden, hay muchos más sitios.

– Buradan en az sekiz yüz kilometre ötede, Doğu Bloku ülkelerinde.
—A más de ochocientos kilómetros de aquí, en los países del Este.

En yakın ağaçlar tarlaların ötesinde, sekiz yüz metre uzaktaydı.
Los árboles más cercanos se encontraban más allá de los campos, a más de media milla.

Obi'nin duru munda burs parası sekiz yüz pounddu ve dönüşünden sonraki dört yıl içinde kendilerine geri ödenecekti.
En el caso de Obi, habían sido ochocientas libras, que debía devolver en los primeros cuatro años tras su vuelta.

Güven bana, o serseri sekiz yüz dolarlık ayakkabıyı atmaz.
Créeme, no tirará unos zapatos de 800 dólares.

Bundan daha birkaç ay sonra, sekiz yüz bin Filistinli kovulmuş ve beş yüzden fazla köy yerle bir edilmişti.
Pocos meses después, ya había más de ochocientos mil palestinos expulsados, y más de quinientas aldeas demolidas.

“Tar Valon’dan sonra ırmak biraz daralır, ama burada en az sekiz yüz metre genişliğinde olmalı.
El cauce se estrecha un poco después de Tar Valon, pero aun así debe de tener más de media milla de ancho aquí.

Saatte sekiz yüz kilometre hızla on bin beş yüz metre irtifada uçmaktayız.
Nuestra altitud de crucero es 10.500 metros... velocidad 800 Km / h.

Çin'in Shaanxi kentinde yer alan büyük deprem sekiz yüz otuz bin kişiyi öldürmüş.""
Uno muy grande que hubo en Shaanxi, en China, mató a ochocientas treinta mil personas de golpe.

“Bin sekiz yüz yıl önce yaşamış ve ölmüş bir adamın öyküsünün insanları hâlâ bunca etkileyebilmesi müthiş!”
Que la historia de un hombre que vivió y murió hace mil ochocientos años siga conmoviendo todavía así a la gente.

Bin sekiz yüz seksen yedide West Orange'daki büyük laboratuvarlara taşındı.
En 1887 se trasladó a los grandes laboratorios de West Orange.

Sekiz yüz.
Ochocientos.

Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
Cien, doscientos, trescientos, cuatrocientos, quinientos, seiscientos, setecientos, ochocientos, novecientos, mil.

Yanlış hatırlamıyorsam Kuzey Dakota sadece sekiz yüz basılmış, Güney Dakota beş yüz kadar.
Si no recuerdo mal, de Dakota del Norte se imprimieron sólo ochocientos ejemplares y de Dakota del Sur unos quinientos.

Sekiz yüz elli.
Ochocientos cincuenta.

İki ayda sekiz yüz parçalık sipariş
Ochocientas unidades en # meses ese es nuestro pedido

Dört bin sekiz yüz kilometre uzakta, bir mobil gizli izleme minibüsü karanlık Sevilla caddelerinde hızla yol alıyordu.
A cuatro mil quinientos kilómetros de distancia, una furgoneta de vigilancia móvil recorría las calles de Sevilla.

Sekiz yüz bin sterlin, ha?
Ochocientas mil libras, ¿ eh?

Yedi... sekiz yüz metre.
Seiscientos... setecientos metros.

Bu yoldan sekiz yüz metre ileride.
A casi un kilómetro.