dolaşım oor Galisies

dolaşım

Vertalings in die woordeboek Turks - Galisies

mobilidade

naamwoord

Soortgelyke frases

Dolaşım sistemi
Aparato circulatorio · Aparello circulatorio

Pulmoner dolaşım
Circulación pulmonar

dolaşım sistemi
aparato circulatorio

voorbeelde

Bana " Lütfen hikayemiz de seninle dolaşsın " dediler.
Dinme " Por favor, fai que a nosa historia viaxe contigo. "

Babanız tüm dünyayı dolaştı.
O voso pai deu a volta ao mundo, foi até a China.

Sütunların da çevresini dolaşın.
Tamén ao redor das columnas.

Bunlardan biri bend isterseniz, o zaman kendisini genişletmek için ilk oldu ve eğer o son olarak, tüm diğerleri arada, o bu uzuv ne istediğini yapıyor başardı sol ücretsiz gibi, aşırı ağrılı bir ajitasyon dolaştı.
Se quería dobrar unha delas, polo que foi o primeiro en estender- se, e se finalmente conseguiu facer o que quería con este membro, mentres todos os outros, como se a liberdade de esquerda, mudou- se en torno a unha axitación excesivamente doloroso.

Pulmoner dolaşım ilk kez İbn Nefis tarafından keşfedilmiş ve 1242 yılı tarihli İbn-i Sina'nın Kanunu'ndaki Anatomi Üzerine Yorumlar isimli eserinde açıklanmıştır ki bu sebeple İbn Nefis dolaşımsal fizyolojinin babası olarak görülür.
A circulación pulmonar foi descuberta e publicada por primeira vez por Ibn al-Nafis en 1242, na súa obra titulada Comentario sobre Anatomía eo Canon de Avicenna, polo que este médico árabe medieval está considerado como o pai da fisioloxía da circulación sanguínea.

Dışarı çık ve dolaş.
Sal dar un paseo.

Bu da Birhan, 1980 ́lerdeki Live Aid'i başlatan Etiyopya'lı kız, kurtarıldığında ölümden sadece on beş dakika uzaklıktaydı, ve kurtarıldığındaki fotoğraf tüm dünyayı dolaştı.
Esta é Birhan, que foi a nena etíope que lanzou a campaña Live Aid nos oitenta a 15 minutos de morrer cando foi rescatada e esta foto do seu rescate circulou por todo o mundo

İnsanları lambanın altında tuttuğumuzda, yazın Edinburgh'daki 30 dakikalık güneş ışığına eşdeğer bir süre elde ettiğimiz, dolaşımdaki nitrik oksitte bir artıştı.
Cando puxemos xente baixo a lámpada durante o equivalente a 30 minutos de sol no verán en Edimburgo, o que producimos foi un crecemento na circulación de óxido nítrico.

Kuzey, güney, doğu ve batı saçlarını kırmızı bir gölge vardı, her insanın itibaren vardı Reklamın cevap şehre dolaştılar.
De norte, sur, leste e oeste todo home que tiña un ton de vermello nos cabelos tiñan tramped para a cidade para responder o anuncio.

“Tanrı, Nasıralı İsa’yı kutsal ruhla ve kudretle meshetti ve İsa, İblis’in eziyet ettiği herkesi iyileştirip iyilik yaparak tüm memleketi dolaştı; çünkü Tanrı onunla birlikteydi” (Elçiler 10:38)
“Deus unxiu con Espírito Santo e con poder a Xesús de Nazaret, que pasou facendo o ben e curando a tódolos que estaban asoballados por Satán; pois Deus estaba con el” (Feitos 10:38)

Biri doğuya, diğeri batıya gitmiş sersem, ikisi de dünyayı dolaşmış.
Un foi polo leste e o outro, polo oeste, cabra tola, e os dous déronlle a volta ao mundo.

Bu şekilde on, on iki adım atmıştım ki, elbisemin yırtık ucu bacaklarıma dolaştı.
Levaba avanzados uns dez ou doce pasos dese modo cando o resto da basta rachada do saio se me enredou nas pernas.

Bu balıkçı botlarına dolaşmış çok yoğun su sümbülü tabakalarıydı.
Era unha imaxe de barcos pesqueiros que ficaran atrapados na matogueira de xacintos de auga.

Dolaşımdaki kan hacmi.
Circulación sanguínea.

Güneş kan dolaşımındaki bu depoları aktive edebilir miydi? Dolaşımdayken kardiyovasküler sistem için faydalı olabilir miydi?
Podería o sol activar estes almacéns cara á circulación, e aí, na circulación, facer cousas boas para o sistema cardiovascular?

Dolaşım, solunum ve boşaltım sistemleri bulunmaz.
Carecen de aparatos respiratorio e circulatorio.

Bir keresinde, onlar için havuzun taşlık kıyı boyunca bir kedi yürüme görmek için sürpriz oldu nadiren evden şimdiye kadar dolaşın.
Unha vez quedei sorprendido ao ver un gato andando ao longo da costa pedregosa do lago, pois raramente vagar tan lonxe de casa.

Bu nedenle dolaşım sistemi vücudun her bir köşesine oksijen ve besin aktarımını sağlamak için kan damarları yardımıyla besin dolaşımı problemini çözmektedir.
O sistema circulatorio soluciona o problema de reparto de nutrientes usando vasos sanguíneos, que levan nutrientes e osíxeno a cada recanto do noso corpo.

O herhangi bir uzak dolaşmak için çok yorgun hissediyorum hakkında yeterince uzun süre dolaştım ve o geri döndü.
Ela tiña andado sobre o tempo suficiente para se sentir moi canso para andar máis lonxe, e ela volveu.

Dolaşımın fizyolojik teorisi ilk olarak William Harvey tarafından 1628'de tanımlanmıştır.
A circulación do sangue xa foi descrita por William Harvey en 1628.

Plasenta, hammadde olarak anne kaynaklı kolesterol kullanır, üretilen progesteronun büyük bir kısmı annenin kan dolaşımına girer ama bir kısmı fetal dolaşıma girip orada fetal kortikosteroid üretimi için kullanılır.
A placenta utiliza o colesterol materno como o substrato inicial para a síntese da hormona, e a maioría da proxesterona producida entra na circulación sanguínea materna, pero unha parte pasa á circulación fetal e é utilizada como substrato para a síntese de corticosteroides fetais.

Ayrıca bu aşı, dolaşımdaki enfeksiyonların sayısını azaltarak aşılanmayan çocuklarda da hastalığı önleyebilir.
Esta vacina tamén pode axudar a previr a enfermidade nos nenos non vacinados ao reducir o número de infeccións en circulación.

Okyanusu dolduruyor, gezegenin dolaşım sistemini zehirliyoruz. Yüzlerce milyon ton yabani canlıyı denizden alıyoruz - tümü karbon temelli birimler.
Estamos obstruíndo o océano, envenenado o sistema circulatorio do planeta, estamos sustraendo centos de millóns de toneladas de seres, baseados todos eles no carbono.

Anatomi, fizyolojinin önemli bir dalıdır ve sinir, bağışıklık, hormon, dolaşım ve solunum gibi organ sistemlerini inceler.
A anatomía é unha parte importante da fisioloxía e estuda a forma como funcionan e interactúan os varios sistemas dun organismo, como, por exemplo, os sistemas nervioso, inmunitario, endócrino, respiratorio e circulatorio.