tomato oor Turks

tomato

/təˈmɑːtəʊ/, /təˈmætoː/, /təˈmeɪtoʊ/, /təˈmɛɪtoː/ werkwoord, naamwoord

A widely cultivated plant, Solanum lycopersicum, having edible fruit

Vertalings in die woordeboek Engels - Turks

domates

naamwoord

fruit

Even though you like tomatoes, you dislike tomato juice, right?
Domatesi sevmene rağmen domates suyunu sevmiyorsun, değil mi?

pamidor

fruit

domat

fruit

altopak · banadura · kızanak · kız · domates fidanı · domates, kızanak

Tomato

Vertalings in die woordeboek Engels - Turks

Domates

Soortgelyke frases

tomato salad
domates salatası

tomato sauce
domates sosu · salça

tomato ketchup
domates ketçap

tomato soup
Domates çorbası · domates çorbası

tomato purée
domates salçası

stuffed tomatoes
Domates dolması

tomato juice
domates suyu

rice soup with tomatoes
domatesli pirinç çorbası

tomatoes
domatesler

voorbeelde

Sir, we've captured a giant tomato.
Efendim büyük bir domates yakaladık.

You tomatoed your friend.
Sen arkadaşını domates gibi ezdin.

Eventually, Father encouraged them to say, Yes, please go— “In the meantime, pick some of those tomatoes.
"Babam sonunda onların ""Evet, lütfen git,"" demelerini sağladı."

No, it's tomato sauce.
Hayır, domates sosu.

A few years ago, I was in a food market in the town where I grew up in that red zone in northeastern Pennsylvania, and I was standing over a bushel of tomatoes.
Bir kaç yıl önce, büyüdüğüm şehirdeki bir gıda marketindeydim kuzeydoğu Pennsylvania'da o malum kırmızı bölgedeydim, bir kasa domatesin başında duruyordum.

Jocke, don't we have tomatoes?
Jocke, domatesimiz yok mu?

Hundreds of stalls and vendors line the streets with their goods: heaps of red and green chilies, baskets of ripe tomatoes, mounds of okra, as well as radios, umbrellas, bars of soap, wigs, cooking utensils, and piles of secondhand shoes and clothes.
Sokaklara yüzlerce tezgâh dizilmiş ve satıcılar mallarının başında duruyorlar: küme halinde kırmızı ve yeşil biberler, sepet sepet domatesler, yığın yığın bamyalar; bunların yanında radyolar, şemsiyeler, sabunlar, peruklar, kap kacak ve bir yığın ikinci el ayakkabı ve giysi.

This tomato will be Heinz ketchup.
Bu domates Heinz ketçap olacak.

Tomato!
Domates!

" Bacon, lettuce and tomato " - - it was a nickname.
" Domuz pastırması, marul ve domates " - - bir takma isimdi.

I love growing tomatoes.
Domates üretmeyi severim.

Yeah, I got the tomatoes.
Evet domates var.

And the way you and your mother are about tomatoes . . .”
Senin ve annenin domateslerle...”

Tomatoes.
Domates.

Glancing up, she saw that Wolf was still standing with the olives and tomatoes clasped in each hand.
Başını kaldırdığında, Wolf’un, hâlâ bir elinde domates bir elinde zeytin kutusuyla ayakta durduğunu gördü.

You want watermelons the size of weather balloons or tomatoes that'll fetch a stick?
Amacın ne? Meteoroloji balonları ebadında kavun mu ya da insanları sopalamak için domates mi, ha?

But if you look at this tomato one more time, you will notice, as the light washes over the tomato, it continues to glow.
Eğer bu domatese tekrar bakacak olursak, farkettiğiniz üzere, ışık domatesin üzerinden geçerken, domates parlamaya devam ediyor.

Official website 127 Hours on IMDb 127 Hours at AllMovie 127 Hours at Rotten Tomatoes 127 Hours at Metacritic 127 Hours at Box Office Mojo
Erişim tarihi: 2010-07-01. Resmî site IMDb'de 1542344 AllMovie'de 127 Hours Rotten Tomatoes'ta 127 Saat Metacritic'te 127 Saat Box Office Mojo'da 127 Saat

Now I don't know in which corners my tomatoes are lying!
Şimdi benim domateslerin hangi köşede yattığını bilmiyorum!

Captain, it's tomato soup.
Yüzbaşım, domates çorbasıymış.

Fifteen, two tomato.
On beş, iki domates.

Well, you got your raisin balls, canned tomato sauce mint chutney and then potato chips for mouth feel.
Üzüm köfteleri, konserve domates sosu nane sosu ve biraz da tat için patates cipsi.

Tomatoes and peppers just get thrown out.
Domatesler ve biberler ortaya atılıyor.

You can cut a tin can like a tomato.
Teneke kutuyu domates gibi kesersin.

He planted pink tomatoes.
O pembe domates ekti.