boulangerie oor Turks

boulangerie

/bu.lɑ̃ʒ.ʁi/ naamwoord vroulike

Le magasin du boulanger.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

fırıncılık

Noun

ekmek fırını

fırın

naamwoord

La fille qui travaille dans cette boulangerie est mignonne.
O fırında çalışan kız sevimli.

Ekmek fırını

boutique consacrée à la vente de pain

Un ve unlu mamullerin fırınlarda pişirildikten sonra satıldığı işletme

voorbeelde

Mes amis de la boulangerie ont signé une pétition, j'ai été renvoyé.
Fırındaki arkadaşlarım bir dilekçe verdiler ve kovuldum.

Mon père a construit la boulangerie!
Fırını babam inşa etti!

Missy l'a découvert et l'a signalé au responsable de la boulangerie.
Missy bunu öğrenmiş ve fırın yöneticisine haber vermiş.

Je me fous de la corporation des boulangers.
Fırıncılar Loncasına tüküreyim.

Le métier de boulanger est très important et très compliqué et tu ne devrais pas te soucier de ce genre de choses.
Bir fırıncının işi çok karmaşık ve zor bir iştir ve sen bunu kafana takma dedi.

Chère boulangère passionnée, tant que je suis en train de cuisiner, le lieu m'importe peu.
Sevgili İhtiraslı Pastacı... mutfakta yemek yaptıktan sonra... nerede olduğum hiç önemli değil.

Le boucher, le boulanger, le fabriquant de bougies.
Kasap, fırın, mum imalatçısı.

Moi, je vais À la boulangerie.
Ben fırına gidiyorum.

Chaque miche est préparée dans une de ses boulangeries, par un boulanger à la fois, dans un four à bois.
Her bir ekmek somunu onun sahip olduğu fırında, odun ateşinde, birer birer yapılırdı.

J'avais démarré une boulangerie avec 20 mères célibataires.
20 bekar anne ile bir fırın işine başladık.

C’est très difficile et Oliver est allé à l’école de boulangerie un an avant de pouvoir apprendre à être aide boulanger.
Bu çok zor bi iş Oliver asistan fırıncı olmadan önce bir yıl okula gitmişti.

Le personnel de la boulangerie?
Fırın elemanları mı?

— Nous aurions en face de nous des fusils-aiguilles et des canons fulgurateurs, Boulanger.
«İğne tabancalar ve parçalama toplarına karşı birleşmiş oluruz, Fırıncı.»

L'homme de la corporation des boulangers est passé tôt.
Fırıncılar Loncasının adamı buralardaydı.

Je vais à la boulangerie.
Fırında olacağım.

Notre boulanger final est proche.
Son fırıncımız da oltaya geldi.

C'était dans la boulangerie.
Biliyorsun, fırının içinde idi.

Le fils de la boulangère l’avait trouvé recroquevillé contre le portail, tremblant et pleurant comme un enfant.
Fırıncının oğlu, onu kapı sahanlığında çömelmiş, bir bebek gibi ağlayıp titrerken bulmuştu.

Vous dites travailler comme garçon boulanger, c' est bien ça?
Bay Petersen, fırıncı yamağı olarak çalıştığınızı söylemiştiniz, değil mi?

A la boulangerie, comme avant?
* Daha önceki gibi, fırından...

Il y a une boulangerie qui fait le meilleur pain perdu.
Hemen köşede bir yer var en iyi yumurtalı ekmeği onlar yapıyor.

Le boulanger acquiesça : — Je peux essayer, en tout cas.
"Fırıncı arkadaşının sözlerini onayladı: ""En azından deneyebilirim."

Je m'occupe de la boulangerie.
Ben hamur işi dükkânına bakayım.

Donne-moi de l'argent, je vais aller à la boulangerie.
Biraz para ver, fırında pişirtelim.

Donc, par exemple, si vous rentrez dans une boulangerie, votre cerveau pourrait prédire que vous allez y trouver l'exquise odeur des cookies au chocolat, fraichement cuits.
Örneğin bir pastaneye adım attınız, beyniniz fırından yeni çıkmış çikolatalı kurabiye kokusu alacağınızı öngörebilir.