bravement oor Turks

bravement

/bʁav.mɑ̃/ bywoord

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

cesurca

Est-ce là, la liberté pour laquelle vous vous êtes si bravement battu?
Böyle bir özgürlüğün uğrunda mı cesurca savaştınız lordum?

yiğitçe

voorbeelde

Ton père a bravé l'océan pour te retrouver.
Baban seni bulmak için okyanusla mücadele ediyormuş.

C'est un honneur de rencontrer un garçon aussi brave que vous.
Senin kadar cesur çocukla tanışmak bir onur.

Dans ce pays, on n'aime pas effrayer les braves gens.
Sizi korkutmak istemiyorlar, değil mi?

Hub et Garth McCann, les hommes les plus vaillants et les plus braves, hein?
Hub ve Garth McCann, en soylu ve cesur insanlar, ha?

Brave garçon.
İyi çocuk.

Braves pour t'arracher la tête.
Kafanı koparırlar.

Descendez, brave homme; et, puisque vous êtes le gardien, ouvrez-moi ces cages, et mettez-moi ces bêtes dehors.
Aşağı inin arkadaşım; madem aslan bakıcısı sizsiniz, şu kafesleri açıp o hayvanları dışarı salın.

je n'aurais jamais gagné sans l'aide de mes superbes instructeurs et de mes braves cadets.
Bu yarışmayı onlarsız ve harika eğitmenlerimin ve harika öğrencilerimin yardımı olmadan... asla kazanamazdım.

Ça me rappelle aussi que les braves gens de Miami et moi ne sommes pas si différents.
" Bu bana Miami'nin hayırsever yurttaşlarıyla aramda pek de bir fark olmadığı gerçeğini hatırlattı. "

Ou peut-être trois délicieux tentacules de ton brave ami.
Ya da cesur arkadaşından üç lezzetli dokunaç.

Les Giants et les Atlanta Braves se livrent un duel serré.
The Giants ve Atlanta Braves karşılıklı atış düellosundalar.

Allez, brave bête.
Yürü bakalım ihtiyar serseri.

C ' est vraiment une brave fille
Güzel ve iyi bir kadın

Li Kuei le brave arrive!
Siyah Şeytan burada..

Tu es une brave fille.
İşte benim kızım.

Tu as été brave.
Cesurca bir şey yaptın.

— Mon brave, ai-je dit, je vous en prie, raisonnons en êtres intelligents.
'Sevgili dostum,' dedim, 'rica ederim, aklı başında insanlar gibi düşünelim.

Dites-le à ces braves gens!
Söyle o kibar insanlara!

Son mari, le brave don Rogelio de la Flor, se chargeait du bistrot jusqu’à l’heure de la fermeture.
İyi bir adam olan kocası Don Rogelio de la Flor da kapatma saatine kadar meyhaneyi işletirdi.

Brave garçon.
Sen iyi bir çocuksun.

Ce sont de braves mecs.
Pekala, gidelim.

Et depuis que nous sommes des participants lucratifs, les F-Braves ont leur cinq dollars la boîte. Et on obtient chacun notre part pour notre exceptionnel technique de vente.
Ve biz de kar ortağı olduğumuza göre F-Braves kutu başına beş dolarını alacak ve biz de sıra dışı satıcılığımızın ödülü olarak payımızı alacağız.

Mais c'est une brave femme.
Ama iyi bir kadındı.

Mais que se passe-t-il pendant que vos braves miliciens rechargent?
Peki cesur askerleriniz yeniden doldururken ne olacak?

Vous êtes un brave homme!
Tek söyleyebileceğim, cesur bir adamsın.