abrigo oor Turks

abrigo

/aˈβriɣo/, /ˈaβɾiɡo/ naamwoord, werkwoord manlike

Prenda de vestir que se coloca por encima de todo para cubrir la parte alta del pecho y los brasos.

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

siper

Definitivamente abrigo, aunque para ser honesto, no hay mucho con qué trabajar aquí.
Kesinlikle siper al, dürüst olmama rağmen, aşağıda pek işe yaramayacak.

palto

Noun

Este abrigo es impermeable.
Bu palto yağmur geçirmez.

barındırma

konaklama

voorbeelde

Luego se alisó el abrigo con las manos y le preguntó a la madre: —¿Me puedo ir ya?
Kendi kendini bir süzdü, eliyle pardösüsünü düzeltti, ı:ıonra anaya sordu : - Artık gidebilir miyim ?

Si vas un poco tarde, están colgando abrigos y hablando con los hombres.
Yeterince geç gidersen onları paltoları asarken ve erkeklerle konuşurken bulabilirsin.

Sabes, papá, si entierra su abrigo de escamas vivirá # años en tierra
Biliyor musun baba bi denizkızının kürkünü gömersen # yıl karada kalır

Un secador y un abrigo de piel.
Bir saç kurutucu ve bir kürk.

Quítate ese feo abrigo.
Çıkar şu çirkin ceketi.

El abrigo estará terminado la semana que viene.
Manto haftaya hazır.

Deja mi abrigo en el camarote ¿sí?
Paltomu kamarama bırakıver lütfen, olur mu?

Dillinger compró el abrigo cuando estaba cambiando autos con Berman
Dilllinger, Berman' da araba değiştirirken aldı paltoyu

Súbitamente, Joe me arranca el botón de mi abrigo y descubre así las agujas que sobresalen por encima de mi camisa.
Bir anda Joe ceketimin düğmesini açtı ve gömleğimden fırlayan ibreleri ortaya çıkardı.

El reporte forense del abrigo.
Mantosu ile ilgili adli tıp raporu.

Pero ese abrigo...
Ama o palto...

En lo que a mí respecta, señor, ahí tiene su abrigo.
Benim fikrimce bayım, sizin ceketiniz bu.

Voy por mi abrigo.
Ceketimi alayım.

Hoy Tom llevó un nuevo abrigo a la escuela.
Tom bugün okula giderken yeni bir ceket giydi.

Un abrigo azul sin cuello, botones amarillos y una franja doble con borde, cada una con tres estrellas
Yaka dökümü olmayan mavi bir ceket...... sarı düğmeler ve püsküllü, her birinde üçer yıldız bulunan...... iki altın çubuklu bir rozet

El cliente corpulento hinchó el pecho con una apariencia de algunos poco de orgullo y sacó un periódico sucio y arrugado del bolsillo interior de su abrigo.
Şişman istemci bazı küçük gurur bir görünüm ile göğsüne kabarık ve onun kalın kaputu iç cebinden kirli ve kırışık bir gazete çıkardı.

¿Dónde está tu abrigo?
Eşyalarını hazırla.

Voy por mi abrigo.
Paltomu alayım.

Solo pedí un abrigo.
Tek bir kaban istemiştim.

Era el otro abrigo.
Üzerimde diğer ceketim vardı.

Mire este abrigo.
Cekete bakın.

Tienen abrigos de búfalo.
Bizon derisi var mı?

Millie, por favor, no lleves el abrigo grande.
Millie, lütfen büyük paltonu giyme.

Mira cuán hermoso es mi abrigo.
Bak mantom ne kadar güzel.

A una densa capa de suaves plumas esponjosas llamadas plumones. Situada bajo su casi impenetrable abrigo de coberteras, dicha capa puede alcanzar un espesor de casi dos centímetros y cubrir la mayor parte de su cuerpo.
Neredeyse hiçbir şeyin nüfuz edemediği teleklerinin altında, kalın bir katman halinde yumuşacık ve kabarık hav tüyleri vardır. Kuşun vücudunun büyük kısmını kaplayan bu katmanın kalınlığı 1,7 santimetreyi bulabilir.