hora oor Turks

hora

naamwoord vroulike

Período de sesenta minutos; uno de veinticuatro que forman un día.

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

saat

naamwoord

unidad de tiempo que comprende 60 minutos

Sesenta minutos hacen una hora y un minuto está compuesto de sesenta segundos.
Altmış dakika bir saat eder ve bir dakika altmış saniyeden oluşur.

zaman

naamwoord

Creo que es hora de que tengamos una charlita.
Sanırım biraz konuşmamızın zamanı geldi de geçti bile.

an

werkwoord

Tom lleva tres horas esperando.
Tom şu anda üç saattir beklemektedir.

lâhza

Soortgelyke frases

amperio-hora
Amper-saat · amper-saat

¿qué hora es?
saat kaç?

Mostrar hora como
Saat Gösterme Şekli

David H. Levy
David Levy

marca de hora
zaman damgası

calendario de horas de trabajo
çalışma takvimi

Horas pico
Yoğun saatler

a toda hora
bankamatik · bankomat

hora de página
sayfa saati

voorbeelde

No era mi mejor hora.
Bununla öğünmüyorum.

¿A qué hora y dónde?
Kaçta ve nerede?

¿Por qué me pegas como si fuera la campana de una escuela cada hora?
neden ders zili gibi her saat dayak atıyorsur?

Media hora después llegó Michel a casa.
Yarım saat sonra Michel eve geldi.

Le sobraba una hora y media antes de que saliese el avión y había una pequeña cosa que sí podía hacer.
Uçağın kalkmasına daha bir buçuk saat var ve bu süre içinde bir şey yapabilirdi.

...Debe ser leído a las 19,00, hora local, en Los Ángeles, Nueva York, Londres y Johannesburgo...
“Los Angeles, New York, Londra ve Johannesburg'da yerel saatlerle saat 9. 00'da okunacak...”

Paséalos cuanto quieran hasta la hora de la oración del anochecer, pero ten cuidado de que no cojan frío.
Akşam ezanına kadar istedikleri gibi gezdir, ama dikkat et üşümesinler.""

Los reyes y otros poderosos de la tierra lloran por ella y dicen: “¡Qué lástima, qué lástima, tú, la gran ciudad, Babilonia la fuerte ciudad, porque en una sola hora ha llegado tu juicio!”.
Dünyanın kralları ve diğer kudretli kişiler onun için ağlar ve şöyle der: “Vah, Vah! Büyük şehir, güçlü şehir Babil, hükmün bir saatte gerçekleşti!” (18:10).

Estará allí en una hora.
Bir saate orada hazır olur.

Las fechas, la hora y la posición corresponden exactamente con el viaje de regreso de Irán de Zaf y su desaparición.
Tarihler, zaman ve yer Zaf'in İran'dan dönüşüyle ve ortadan kaybolmasıyla uyuşuyor.

¡ Es hora de Tvilight!
Alacakaranlık oldu!

Volveré en media hora.
Yarım saat içinde dönerim.

Bien, chicos, es la hora de los deportes de grupo.
Pekala çocuklar, spor için toplanma vakti geldi.

Luego coordinaremos una entrega discreta a determinada hora en un sitio acordado con antelación y que sea cómodo para todas las partes.
Bütün katılımcılara uyan önceden anlaşılmış bir yerde belirli bir zamanda gizli bir takas ayarlayacağız.

[ Sala de Karaoke en una hora
Yarım saat sonra karaoke odasında

¡ Quizá sea hora de oírla de nuevo!
Belki tekrar dinlemelisin!

Brincando y cayendo, girando y cambiando de color, pueden seguir jugueteando hasta media hora.
Yükselip alçalarak, hızla dönüp renk değiştirerek yarım saat kadar sıçraşıp oynaşırlar.

Es hora de irnos.
Gidelim o halde.

Nunca estás lo bastante alimentado a esta hora.
Bu saatte yeterince beslendiğin görülmemiştir.

Hasta hora, tal vez no Io haya intentado
Şimdilik, belki de hiç denemedi

¿A esta hora?
Bu saatte mi?

¿A qué hora llega tu tía?
Teyzen ne zaman geliyor?

A entretenerlos antes de la hora de dormir
Sizleri yatmadan önce eğlendirmem için

Es casi la hora de cenar.
Neredeyse yemek saati.

Lo que implica que pensábamos en Dios una hora una vez por semana
Yani Tanrı' yı haftada bir günün bir saati düşünürdük