insulter oor Turks

insulter

/ɛ̃.syl.te/ werkwoord

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

hakaret etmek

Dan a perdu son sang-froid, a insulté Linda et est parti.
Dan öfkesini kaybedip Linda'ya hakaret etti ve ayrıldı.

hakaret

naamwoord

Je ne suis pas sûr s'il s'agit d'un compliment ou bien d'une insulte.
Bunun bir iltifat mı yoksa bir hakaret mi olduğundan emin değilim.

aşağılamak

Venant d'une personne qui écrit, e suis sûr que c'est une insulte.
Sen de bir yazarsın, eminin aşağılamak için söyledin.

küfür etmek · sataşmak · tahkir etmek

Soortgelyke frases

insulte
Küfür · aşağılama · hakaret · küfür · onur kırma

voorbeelde

Cette expédition clandestine était une imprudence et une insulte à notre gouvernement.
Hükümet akıllıca bir karar verdi.

Tu m'as insulté.
Bana hakaret ettin.

Cette insulte me frappa comme un coup de poignard et rendit Moustapha-bey odieux à mes yeux.
Bu hareket yüzüme bir hançer gibi çarptı ve gözlerimde Mustafa Bey'i iğrençleştirdi.

Je ne voulais pas vous insulter.
Sana hakaret etmek istemedim.

Tu as assez insulté mes amis!
Arkadaşlarıma bu kadar hakaret ettiğin yeter!

Et l'insulter publiquement?
Ne, halkın gözü önünde hakaret mi edeyim?

Le gars a insulté le juge.
Adam hakime küfretmiş.

Les micro-agressions -- Au quotidien, les offenses, les insultes, la communication verbale et non-verbale négative, intentionnelle ou non, qui entrave votre capacité à bien faire votre travail.
Mikroagresyonlar -- her günkü önemsizlikler, aşağılanmalar, olumsuz sözel ya da sözsüz iletişim, kasıtlı olsun ya da olmasın, işinizi iyi yapabilmenizi engeller.

Ce n'est pas pour insulter ta cuisine, mais ça te dérangerait pas qu'on sorte?
Şey, yemek yapmana hakaret etmek istemem ama, dışarda yesek nasıl olur?

Craignait-il que, perdue dans cette ville tumultueuse, elle ne fût exposée à quelque insulte?
Onun bu gürültülü şehirde kaybolmuş ya da hakarete maruz kalmış olacağından mı kaygı duyuyordu?

Lascelles dit d’un ton glacial : — Monsieur Norrell, combien de temps comptez-vous me laisser insulter de la sorte ?
"Lascelles soğuk bir sesle, ""Bay Norrell, bu biçimde hakaret edilmeye daha ne kadar dayanmamı bekliyorsunuz?"""

N'insulte pas ton père.
Babana öyle isimler takma Nathan.

Je ne veux pas que tu les insultes
Onlara hakaret etmene göz yumamam

– C’est ma fiancée qu’il a insultée !
"""Hakaret ettiği benim nişanlım!"""

C'est une insulte.
Bu ne hakaret!

Votre fils a peint une insulte sur l'un de nos murs.
Oğlunuz duvarlarımızdan birine spreyle yazı yazmış.

Il nous a insultés.
Bize hakaret ediyor.

À sa place, je prendrais ça pour une insulte.
Onun yerinde olsaydım buna hakaret derdim.

tu n'as pas eu besoin de chercher les insultes.
Onca aşağılamayı bir çırpıda söylemen beni şaşırttı.

Tu m' as humilié et tu l' as insultée
Beni küçük düşürdün ve onu da aşağıladın

Ce robuste jeune homme se laisser frapper ainsi et ne pas demander raison d’une pareille insulte!
Bu yiğit genç adamın kendisine vurulmasına izin vermesi ve böyle bir hakaretin hesabını sormaması anlaşılır şey değildi!

Vous recommencez à m'insulter.
Bak yine beni aşağılıyorsun.

Insultes, bastons, t' es infernale
Söversin, kavga edersin, hiddetlenirsin

T' insultes ma femme?
Karımı karıştırırsın ha!

J'ai déjà quelques insultes en tête.
Ben de size sövmek için birkaç küfür bulabilirim elbet.