magnifique oor Turks

magnifique

/ma.ɲi.fik/, /maɲifik/ adjektief manlike

Qui est source d'émerveillement, d'admiration ou d'étonnement.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

görkemli

Une fois par an ils organisent des jeux... les jeux les plus élaborés, magnifiques, luxueux.
Yılda bir kez, düzenlenen bir oyun vardır özenle hazırlanmış, görkemli ve lüks.

harika

sıfat

Le jardin était entouré de magnifiques portiques.
Bahçe harika revaklarla çevriliydi.

muhteşem

adjektief

Les tortues de mer sont de magnifiques créatures.
Deniz kaplumbağaları muhteşem yaratıklardır.

harikulade · parlak · mükemmel · olağanüstü · fevkalade · süper · debdebeli · göz kamaştırıcı · huşu veren · yetkin

Soortgelyke frases

Soliman le Magnifique
Kanuni Sultan Süleyman

voorbeelde

L'univers est magnifique.
Evren çok güzel.

Elle a l'air magnifique.
Çok hoş görünüyor.

Une fille dévouée ne peut pas passer à l'improviste pour faire des folies avec sa magnifique mère?
Annesine düşkün bir kız haber vermeden uğrayıp güzeller güzeli annesiyle çılgın vakit geçiremez mi?

D'autres sont magnifiques à regarder.
Bazılarıysa inanılmaz güzeldir.

Le sujet du jour, ce n'est pas lui, c'est votre magnifique bébé Rose.
Bugünü onu değil; güzel bebeğiniz Rose'yi konuşarak geçirmeliyiz.

Notre mariage a été court, mais magnifique
Kısa da sürse, bir ömre bedeldi Brownie

C'est magnifique là-haut, Mr. Twain.
Burası mükemmel, Bay Twain.

Elle est magnifique.
Çok güzel.

Tu n'est même pas le début d'un poil sur le magnifique cul de Robert Johnson.
Büyük Robert Johnson'ın kıçındaki sivilce bile olamazsın.

C'est magnifique.
Çok güzeller.

Ça devait être magnifique.
Eminim çok iyidir.

Lorsque la pierre calcaire est dissoute par l'acide sulfurique, cela donne du gypse, ce qui est à la base même des magnifiques formations de Lechuguilla.
Asit, kilometrelerce kireç taşını kesip geçmişti. Sülfürik asit kireç taşını çözdüğünde geride alçı taşı bırakır.

Il s’est montré très courageux, il a agi, et avec l’aide de Jéhovah il a construit un temple magnifique en sept ans et demi.
Büyük cesaret gösterdi, işe başladı ve Yehova’nın yardımıyla 7,5 yıl içinde görkemli mabedin inşaatını tamamladı.

Quel endroit magnifique, si calme et privé.
Ne kadar güzel bir yer çok güzel ve özel bir yer.

Republions le journal de l' armée et des récits magnifiques exaltant le sacrifice et la bravoure
Ordu gazetesini tekrar yayınlamaya başlamalıyız.Muhteşem hikayeler anlatmalıyız. Övgü hikayeleri... fedakarlık, cesaret

Une magnifique montre.
Çok güzel saat.

Gatsby le Magnifique.
Great Gatsby.

Magnifique tir, monsieur.
Harika bir vuruş, efendim.

C'est magnifique.
Bu çok güzel.

Même le don généreux qu'elle vous a fait de la maison ancestrale... la magnifique Belle Isle... n'a pas atténué votre chagrin ni votre douleur, n'est-ce pas?
Güzel Belle Ada'sı gibi ecdadının evini cömertçe hediye etmesi kalbindeki acıyı ve sızlamayı geçirmedi değil mi?

Diffusion de vues magnifiques # heures sur
Günde # saat harika manzara yayını

Oh, mon Dieu, c'est magnifique.
Aman Tanrım, bu harika.

Si t'étais pas black, tu ferais une magnifique rousse.
Eğer siyah olmasaydın açık kırmızı olurdun.

C'est magnifique.
Çok güzel.

Le magnifique chant de David présente Jéhovah comme le vrai Dieu, digne de notre confiance absolue.
Davud’un ilahisi Yehova’yı tam bir güven duyabileceğimiz gerçek Tanrı olarak çok güzel tasvir ediyor.