complicado oor Turks

complicado

/kompli'kaðo/, [kõ̞mpliˈkaðo̞] adjektief, werkwoord manlike

muy complicado o depende del contexto puede entenderse como desorden

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

anlaşılması güç

Y no digas que la gente hace cosas por complicadas razones.
Sakın insanların anlaşılması güç nedenlerden ötürü bazı şeyler yaptığını söyleme.

voorbeelde

Es muy complicado quitarle la ropa a una mujer.
Bir kadının elbiselerini çıkarmak çok karmaşık bir şeydir.

Ya sé que es complicado.
Bunun karmaşık bir durum olduğunun farkındayım.

Todo es muy complicado.
Fena halde karmaşık, dostum.

Oh, es complicado.
Durum biraz karışık.

Pero es complicado.
Ama bu zor ve tehlikelidir.

Sabíamos que era complicado, pero qué tan lento-
Yani, karışık olduğunu biliyorduk ama ne kadar...?

Los aeropuertos son sitios complicados.
Havaalanları garip yerlerdir, Bay Navorski.

Es el tipo de círculo complicado del cual les voy a hablar.
Bugün size söz edeceğim cinsten karmaşık bir çember.

No había nada complicado.
Bunun karışık bir yanı yok.

Cada una de estas células es tan complicada como una ciudad.
Bu hücrelerden her biri başlı başına bir kentin karmaşıklığına sahiptir.

Es complicado.
Çok karışık.

No es tan complicado.
O kadar da karmaşık değil.

Padre, mi mundo está más complicado cada día.
Baba dünyam her geçen gün daha da karmaşıklaşıyor.

Así es menos complicado.
Böylesi daha az çetrefilli.

Y que la sabiduría que estas cosas otorgan, esta complicada mezcla de una auténtica experiencia religiosa con dioses, mensajes y señales claras y esta especie de increíble espejo de la mente.
Tüm bunların getirdiği ilim tanrılar, mesajlar ve ilhamlarla karışık dinsel bir deneyime benziyor ve aklın olağanüstü yansıtıcısı gibi.

Más que complicado.
Neden bu kadar arkasında duruyorsun?

Es un poco complicado, así que llevará su tiempo.
Bu karmaşık bir konu olduğu için anlatmak biraz zaman alacak.

Las estadísticas son complicadas.
İstatistikler yanılabilir.

Es complicado, intenso, nos consume.
Karışık, yoğun insanı tüketen tarzda.

Antes era mucho más complicado cobrar los diez millones.
On milyon gelmeden önce sıfırı tüketmiştim.

Suena complicado, ¿verdad?
Oldukça karmaşık geliyor değil mi?

Más complicado de lo que son ahora?
Şimdikinden daha mı karışık?

Es complicado.
Karışık mesele.

Tío, esto es más complicado de lo que pensaba
Kanka, bu iş düşündüğümden daha karmaşıkmış yahu!

Las cosas parecen complicadas ahí afuera.
Orası epey karışık görünüyor.