tú oor Turks

tú

/tu/ voornaamwoord

Usado antes de un epíteto por énfasis.

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

sen

voornaamwoord

La persona a la que uno se dirige.

Hitap edilen kişi.

Sólo quiero hacerte saber que yo pienso que tú eres la mujer más hermosa que he visto.
Ben sadece senin şu ana kadar gördüğüm en güzel kadın olduğunu sandığımı sana bildirmek istedim.

siz

voornaamwoord

Sólo quiero hacerte saber que yo pienso que tú eres la mujer más hermosa que he visto.
Ben sadece senin şu ana kadar gördüğüm en güzel kadın olduğunu sandığımı sana bildirmek istedim.

senin

voornaamwoord

Sólo quiero hacerte saber que yo pienso que tú eres la mujer más hermosa que he visto.
Ben sadece senin şu ana kadar gördüğüm en güzel kadın olduğunu sandığımı sana bildirmek istedim.

Soortgelyke frases

si fuera tú
yerinde olsaydım

vos
sen · siz

lo odio a usted
senden nefret ediyorum

es usted religiosa
dindar mısın · dindar mısınız

es usted religioso
dindar mısın · dindar mısınız

yo que tú
yerinde olsaydım

hágalo usted mismo
Kendin yap

voorbeelde

Sube tú, que yo tengo prisa.
Hadi çık, hiç vaktim yok.

Tengo entendido que tú y la antigua novia se hicieron amigas
Görüyorum ki eski kız arkadaşla kanka olmuşsunuz

Pero conozco a mi marido mejor que nadie y, en este momento, necesita a alguien como tú.
Ama kocamı herkesten iyi tanırım, ve şu an senin gibi birine ihtiyacı var.

preferiría que tú tampoco fumaras!
İkinizin de sigara içmemesini tercih ederim!

Me siento como tú, comeré tanto como tu comas.
senin gibi hissetmek için senin yediğin kadar yemek yemeliyim.

El delincuente con experiencia eres tú.
Tecrübeli suçlu olan sensin.

Tú eres el destino de todos mis caminos.
Sensin benim... tüm yollara çıkan kaderim.

¿Tenéis tu hermana y tú alguna discapacidad mental?
Sen ve kız kardeşin zekadan nasiplenmediniz mi hiç?

¿Vas a hablar tú de él o lo hago yo?
Sen mi anlatırsın, ben mi anlatayım?

¿Tú lo encontraste?
Bunu sen mi buldun?

¿Tú qué?
Ne dedin sen?

¿Y tú luchaste?
Sen de savaştın mı?

Oh, y tú vas a pagar porque no te vamos a matar.
Ve bunu ödeyeceksiniz çünkü sizi öldürmeyeceğiz.

Tú te inventaste las reglas
Kuralları sen koydun

Tú perfume es agradable.
Parfümün çok güzel.

Encuentro extraño que un psíquico como tú... no se diese cuenta de que algo así iba a suceder.
Bunun olacağını bilmemeni, tuhaf şekilde medyumluğa ters buluyorum.

Te dije que siempre que tú me oyeras contar de # a #...... y sólo si tú lo consientes...... entrarás, paso a paso, en un sueño hipnótico
Ne zaman #' dan #' a doğru saymaya başladığımı....... duyarsan, eğer hâlâ istiyorsan,...... adım adım hipnotik bir uykuya...... dalacaksın

Ya has dejado claro que tú no te rebajas.
Kendini küçük düşürmeyeceğini hepimize gösterdin.

Sólo " igual " y " tú ".
Sadece " senin " ve " gibi " yi kullandım.

La audacia...... el descaro, la puta arrogante noción...... que tú, Blanco, Anglosajón, Protestante...... macho- alfa maestro de la universidad del pensamiento...... sepas cómo la otra mitad vive
Senin cesur,...... sert, kendini beğenmiş s. kik düşüncelerin...... beyaz, Anglo- Sakson, Protestan...... alfa erkeği üstâdların gibi...... dünyanın diğer yarısının nasıl yaşadığını bildiğini zannediyor

No sé qué voy a hacer mañana... ni en una semana, ¿y tú hablas del año próximo?
Bir hafta içinde hatta yarın bile ne yapacağımı bilmiyorken sen bana gelecek seneden mi bahsediyorsun?

Supongo que para mí es fácil decirlo porque no tengo lo que tú tienes
Sanırım benim için söylemesi kolay çünkü sahip olduğun şeylere sahip değilim

Pensaba que eso era lo que tú también querías.
Senin de bunu istediğini sanıyordum.

Tú lo sabes.
Biliyorsun.

Tú no lo sabes.
Hiç anlamıyorsun.