bague oor Turks

bague

/baɡ/, /ba.ɡe/ naamwoord vroulike

Un morceau de métal (précieux) circulaire porté autour du doigt.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

yüzük

naamwoord

bijou circulaire porté au doigt

Tom porte toujours sa bague de fiançailles, bien qu'il ne soit plus marié.
Tom, artık evli olmasa bile, hâlâ evlilik yüzüğünü takıyor.

halka

naamwoord

Coupons le et comptons les bagues.
Hadi içini açıp halkaları sayalım.

ýüzük

Un morceau de métal (précieux) circulaire porté autour du doigt.

Soortgelyke frases

bague de fiançailles
nişan yüzüğü

voorbeelde

C'est une bague que ma mère m'a donnée.
Bu yüzüğü bana annem verdi.

— Veillez à lui donner ceci, dit-il en tendant la bague.
“Bu yüzüğün ona ulaştığından emin ol,” dedi yüzüğü ona uzatarak.

On dirait que t'as la bague au doigt.
Şimdiden evli bir adam gibi konuşuyorsun.

Je vais acheter une bague à diamant.
Pırlanta bir yüzük alacağım.

Deux balles dans le dos, récupérer la bague et déguerpir.
Sırtına iki kurşun, sonra yüzüğü kapıp kaçacaktı.

Je pense qu'une seconde personne a essayé cette bague.
Sanırım başka biri daha bu yüzüğü denemiş.

Vous aimez ma bague?
Yüzüğüm güzel mi?

Je me souviens de cette bague.
Bu yüzüğü hatırlıyorum.

Je ne veux pas la bague.
Yüzüğü istemiyorum.

Cette bague...
Bu yüzük?

Donnez-moi la bague, ou je serai dans l’obligation de vous emmener et
"Bana yüzüğü ver, yoksa seni merkeze götürmek zorunda kalacağım—"" ""Ya sonra?"""

Elle porte une bague de prix.
O, değerli bir yüzük takıyor.

C'est la bague dont on vous a envoyé la photo.
Bu resmini gönderdiğimiz yüzük.

Vous avez perdu votre bague?
Yüzüğünü mü kaybettin?

Avec cette bague, je m'engage auprès de toi, de notre enfant, et de notre avenir commun.
Bu yüzükle sana çocuğumuza ve birlikte geçireceğimiz geleceğe kendimi adıyorum.

Dites-leur que c'est ma bague.
Yüzüğün bana ait olduğunu söyleyin bu insanlara.

Tu vas dire un truc cinglé sur les bagues.
Yüzükler hakkında delice bir şeyler söyleyeceksin.

Ben a acheté honnêtement cette bague.
Ben hakikaten sana yüzük alıyordu.

C' était tout-- la bague enlevée... elle a repris ses CD-- partie
Yüzüğü çıkardı.CD' lerini geri aldı ve gitti

Le Livre des Records, car elle porte des bagues depuis plus longtemps que n'importe qui d'autre dans l'histoire.
Guinness Rekorlar Kitabı'nda, çünkü en uzun süre diş teli takan insan oldu.

Super, mais on cherche une bague!
Bu çok eğlenceli olur, ama bulunacak bir yüzüğümüz var!

La structure même de la bague doit maintenir la superposition
Yüzüğün yapısındaki bir şey...... süperpozisyonu muhafaza ediyor olmalı

Tom porte toujours sa bague de fiançailles, bien qu'il ne soit plus marié.
Tom, artık evli olmasa bile, hâlâ evlilik yüzüğünü takıyor.

Je peux récupérer ma bague?
Yüzüğümü geri alabilir miyim?

Une bague est entrée dans sa bouche, mais une autre en est ressortie.
Ağzına bir yüzük giriyor, başka bir yüzük çıkıyor.