débordé oor Turks

débordé

adjektief, werkwoord manlike

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

meşgul

adjektief

J'aime les endroits débordant d'activité.
Ben meşgul yerleri seviyorum.

Soortgelyke frases

débordant
taşkın

la goutte d’eau qui fait déborder le vase
bardağı taşıran damla

déborder
taşmak

voorbeelde

Je suis débordé avec cette fraude à l'assurance.
Ben tamamen şu sigorta dolandırıcılığı konusuyla ilgileniyorum.

Elle s'estime débordée sans lui.
Morgan, ortağı olmadan kendini yetersiz hissediyor ve açıkçası bizim de Quinn'e ihtiyacımız var.

Non, je suis débordée.
Hayır, aslında, başımı kaşıyacak vaktim yok.

La légiste est débordée, elle veut mon aide pour assembler les os, donc j'y vais.
Kemikleri birleştirmek için yardımımı istiyor,

Oui, mais... je suis souvent débordée ici.
Evet ama... Burası çok yoğun oluyor.

Désolé pour tout, mais j'étais débordé, cette semaine.
Burada tıkılı kaldığın için üzgünüm ama bu hafta çok doluydum.

Alors quand je l'enlèverais, les débordements violents vont disparaître.
Yani ben onu çıkarırsam, hiddetlenmelerin son bulur.

" Nous devons conserver l'avantage de la surprise et déborder leur flanc.
Düşmanı gafil avlamalı ve kanatları etkisiz kılmalıyız general.

J'étais débordé. J'ai craqué.
İşim başımdan aşkındı. Kendimi kaybettim.

Non, eh bien, j'étais un peu débordée.
Hayır, biraz yorulmuştum sadece.

Il déborde d'activité.
Birileri arı gibi çalışıyormuş.

On est débordés, mais c'est important.
Yoğun olduğumuzu biliyorum ama bu önemli.

Les secours sont débordés.
Arama-Kurtarma ekibi bununla ilgilenemez.

Comme Ésaïe l’a prédit, ses membres proclament en effet: “Nous avons conclu une alliance avec la Mort; et avec le Schéol nous avons fait se produire une vision; le flot subit qui déborde, s’il doit passer, n’arrivera pas jusqu’à nous, car nous avons fait du mensonge notre refuge et nous nous sommes cachés dans la fausseté.”
Aslında onlar İşaya’nın önceden bildirdiği gibi konuşuyorlar: “Ölümle ahit kestik ve ölüler diyarı (Şeol) ile uyuştuk; taşkın belâ geçerken bize erişmiyecek; çünkü yalanları kendimize sığınacak yer ettik, ve hilenin altına gizlendik.”

Mon cœur déborde d'amour pour toi.
Kalbim senin için tarifsiz bir aşkla dolu.

Les services locaux sont débordés.
Lokaller dolup taşıyor.

L'homme était juste en ébullition, et ma question lui débordé.
Adam sadece kaynatın ve sorumu onu kaynatılır.

On est débordés en ce moment.
Bu hafta işimizi epey satabildik.

Par exemple, lorsque les Babyloniens et les Mèdes ont attaqué la ville de Ninive en 632 av. n. è., de fortes pluies ont fait déborder le Tigre, provoquant la chute d’une partie de l’imposante muraille.
Örneğin, Babilliler ve Medler MÖ 632’de Nineve şehri üzerine yürüdüğünde kuvvetli yağmurlar Dicle Irmağı’nın taşmasına ve surların kısmen çökmesine neden oldu.

J'ai été un peu débordé.
Başka bir işle meşguldüm.

Alors même que son propre coeur devait déborder.
Kendi yüreği kimbilir ne kadar dolu olduğu halde.

Je sais que vous êtes un homme débordé.
Meşgul bir adam olduğunu biliyorum.

Je suis débordée.
Çok işim var.

La dernière fois que je l'ai vu, il était débordé.
Son gördüğümde işi başından aşkındı.

“ Je suis allé à des fêtes bien organisées où on avait fixé des règles pour éviter tout débordement.
“Katıldığım bazı buluşmalarda sorunlar çıkmaması için belli kurallar vardı ve o buluşmalar gayet güzel geçti.