envoûtement oor Turks

envoûtement

naamwoord manlike

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

büyülenme

voorbeelde

On nous a envoutés?
Büyülendik mi?

Encore plus car ils sont envoûtés par vous.
Senden etkilendikçe bu konuşmalar da artar.

T'étais envoûté par Maryann.
Maryann'in büyüsü altındaydın.

Bientôt, mille inconnus envoûtés allaient faire le pèlerinage de la maison ou vénérer la dépouille glacée dans la chambre froide de Seidenfaden
Çok geçmeden binlerce insan büyülenmiş bir şekilde,...... çiftliğe hac ziyaretine gitmeye ya da Seidenfaden' in soğuk odasında...... yatan cesede, saygı ziyaretinde bulunmaya başladılar

Envoûté par ma beauté, le roi me supplia de l'épouser.
Güzelliğimden büyülenmiş olan Kral onunla evlenmem için bana yalvardı.

[Je ne sais quel mauvais œil envoûte mes tendres agneaux.]
"""Bilmiyorum hangi göz benim nazlı kuzularımı büyüledi."""

Elle m'a envoûté. J'ai été sous son charme, comme tout le monde.
Ah, ona kapılmıştım ondan büyülenmiştim, herkes gibi.

Tu m' as envoûtée
Senin büyünün altındayım

Elles l'ont envoûtée. le mal est dans le cœur des hommes.
Büyücülükte kötülük yoktur, kötülük insanların kalbindedir.

Quand Anna l'a rencontré, elle fut immédiatement envoûtée.
Anna'yla karşılaştığında, onu tamamen büyüledi.

Mais ils sont envoûtés.
Hayır, ama büyülendiler.

Elle t'aurait pas envoûté?
Bence, sonunda Matsushima kuruntusu sende takıntı haline geldi.

Et presque envouté
Neredeyse oluyordu

Tu as envoûté le souverain!
İmparator'a kötü niyetli büyü yaptın!

C’est l’envoûtement sexuel auquel elle soumettait mon fils qui a été l’instrument de sa perte
Onun sonunu getiren oğluma yaptığı seks büyüsüydü.""

Quand je l'ai compris, plus d'envoûtement!
Bunu kabul ettiğim dakika, büyünün etkisinden çıktım.

Tu as envoûté la cabane?
Kulübeyi büyüledin mi?

Il finissait par être envoûté.
Kedi kadın için bir sürü kötü şey yapmasıyla son bulmuştu.

Qu'il est envoûté par l'inquisitrice?
Müfettişin oyuncağı olmasını mı?

D'abord elle a envoûté Jake, ensuite toi et puis maman.
Önce Jake'i yuttu şimdi de annemi.

la croyance en la sorcellerie et en l'envoûtement est probablement aussi ancienne que l'humanité.
Cadılık ve büyücülüğe olan inancın tarihi muhtemelen insanlık tarihi kadar eskidir.

Charlotte est aveuglée, elle est envoûtée.
Sadece o ne derse Charlotte inanıyor sanki ona bir büyü yapmış gibi.

La tuer... et tous ceux qui ont succombé à son envoûtement.
Onu veya Malachi'ın tesiri altındaki herhangi birini öldürerek.

" Ensorcelé ", c'est tu sais, comme envoûté, comme lorsqu'une sorcière te jette un sort.
" Afsunlanmış ", şey gibi, " büyülenmiş " gibi, hani bir büyücünün sana büyü yapması gibi.

Les draconiens semblaient envoûtés, comme les animaux pouvaient parfois être captivés par la musique.
Ejderanlar sanki büyülenmişti – aynı, bazen vahşi hayvanların müziğe kapıldıkları gibi.