kaymak oor Portugees

kaymak

werkwoord, naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

creme

naamwoord manlike

De 1 (nata do leite)

O kaymağın iki çocuğu var. Hem de yeni evlendi.
O pote de creme tem dois filhos e um novo marido.

nata

naamwoord vroulike

Ve yanıp kül olmak için New York'un kaymak tabakasından daha iyi bir yer var mı?
E o melhor sítio para isso é em frente à nata da nata da sociedade.

esquiar

werkwoord

Tom bir dağdan aşağı kayıyordu.
Tom estava descendo uma montanha esquiando.

deslizar · comer · foder · transar · montar · trepar · pinar

Kaymak

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

Kaymak

voorbeelde

Kaymağımıza dokunmadan önce Bennett'i o ofisten defetmeliyiz.
Precisamos do Bennett fora antes que ele regule o esquema das moedas.

Paten kaymak istemiyorsan, anlarım.
Tudo bem se você não quer patinar.

Tek isteğim kaymak gibi olmaktı.
Eu só quero ser puro.

Ah, öyle eğlencelidir ki kaymak tek atın çektiği bir kızakla!
Já nasceu o Deus menino para o nosso bem

Koç, senin de gördüğün gibi, burada birlikte çalışacağımız kaymak tabakadan kimse yok.
Bem, treinador, como pode ver... não temos material de primeira para trabalhar aqui.

Kaymak için zaman buldunuz mu?
Tiveram tempo para esquiar?

Birinci fare çabucak pes edip boğulmuş... ama ikinci fare o kadar çabalamış ki, kaymağı çırpıp tereyağına dönüştürmüş... ve yürüyüp kurtulmuş.
O primeiro ratinho desistiu e afogou-se mas o segundo lutou tanto que transformou as natas em manteiga e conseguiu sair.

Kan içindeki göz küresinin yeşil bir renk almış derisinin üstünden kaymakta olduğunu gördüm.
Enquanto eu olhava, um globo ocular injetado de sangue começou a rodar pelo verde pálido da pele.

Aynı yerden kaç defa kaymak zorundasın?
Quantas vezes tens que subir e descer o mesmo escorrega?

Kaymak gibi.
Crème de la crème.

Tekrar kaymak ister misiniz?
Querem deslizar de novo?

Bir kere, Devlet eliyle çekip çevrilen şeyler her gün arttığına göre, Yönetim kendiliğinden o yana doğru kaymaktaydı.
Em primeiro lugar, a própria Administração se encarregava disso, pois cada dia havia mais coisas regidas pelo Governo.

Kaymakla bal peteği, beyaz ekmekle tereyağı, süt, peynir, dalından toplanmış yeşillikler ve olgun yemişler gelmiş.
Eis creme amarelo, favo, pão branco e manteiga; leite, queijo, ervas verdes, frutas bem maduras.

Aslında bir tür kaymakla.
Na verdade um tipo de creme.

Kaymaktan korkmuyorum.
Não tenho medo de escorregar.

İşte. Kaymak gibi oldu.
Pronto, suave como seda.

Cildi kaymak gibi.
Sua pele é como lassi.

Onu kutsallaştıran dinsel bir deneyden, onu mahkum eden ahlaki bir kavrayışa doğru kaymaktadır.
Ela passa de uma experiência religiosa que a santifica para uma concepção moral que a condena.

Kaymak için Güney Kutbu'na gidiyoruz.
Nós vamos fazer uma viagem para o Pólo sul.

Yavaşça o kaymak gibi elleri taşrada küçük bir kasabada yaşayan...... herhangi birinin ellerine dönüşmüştü
Logo, aquelas mãos de alabastro pareciam as mãos... de qualquer pessoa em qualquer comunidade rural

Çifte kaymak mevzuunu.
Sobre o esquema duplo.

Ben üç beş kuruş için yalvarmak zorunda kalıyorum ama bu sırada Bill Masters işin kaymağını yiyor.
Enquanto tenho de implorar por migalhas, e o Bill Masters fica com a melhor fatia do bolo?

Kayak yok, karda kaymak yok.
Não há mais esqui, snowboarding

BİR YILDIZLA KAYMAK İSTER MİYDİN?
" Gostarias de dançar numa estrela?

Kaymak tabaka.
Todo o crème de la crème