fısıldamak
voorbeelde
Advanced filtering
Fısıldamaktan vazgeç.OpenSubtitles2018.v3 OpenSubtitles2018.v3
Fısıldamak zorunda değilsin.Annem perşembeye kadar Los Angeles' ta Sanat eserlerini falan satıyoropensubtitles2 opensubtitles2
“Tatiana kelebeklere benzer,” dedim, “onlar da çiçeklere fısıldamak için harika masallar uydurur.Literature Literature
Yaşlı adamın gömleğinin kolunu çekiştiriyor, kulağına bir şey fısıldamak için koluna dokunuyordu.Literature Literature
Bu ifade i nisiyelere , yeryüzünün bizler için bedenli hayat bölgesi olduğunu fısıldamaktaydı.Literature Literature
İçinden bir ses ona. selamet yolunu bulduğunu fısıldamaktaydı.Literature Literature
Uşağın tek işi, insanlar ona şükranlarını sunduğunda...... Marcus' un kulağına " Sen sadece insansın " diye fısıldamakmışopensubtitles2 opensubtitles2
Fısıldamak zorunda değilsin.OpenSubtitles2018.v3 OpenSubtitles2018.v3
Artık karanlıkta saklanmak yok, onun ismini fısıldamak yok.OpenSubtitles2018.v3 OpenSubtitles2018.v3
Fısıldamak yok, kahrolasıca!opensubtitles2 opensubtitles2
Atımın üstünde giderken, Beyaz Mantık, 'İsterse bütün okulların doktorları beni lânetlesinler,' diye fısıldamaktadır.Literature Literature
Bana kaş göz işareti yapan adam, sanki kulağıma bir şeyler fısıldamak istiyormuş gibi yanıma yaklaştı.Literature Literature
Onun kolunu tutmak ve kulağına fısıldamak zorunda kaldım, ‘Dayınız kadar etmiyorsunuz.’”Literature Literature
Başkalarının önünde fısıldamak nezaketsizliktir.Tatoeba-2020.08 Tatoeba-2020.08
Ama Stefan'ın kulağına fısıldamak için eğildiğimde açlığım kabardı.OpenSubtitles2018.v3 OpenSubtitles2018.v3
Koşarak bana sarıldı ve kulağıma bir şeyler fısıldamak için parmak uçları üstüne kalktı.Literature Literature
kez uykusuz kalmak ve fısıldamak " Yarın " bir Alman çavuşunun bağırarak söylediği emirleri duyarak beklemek # gece uykuya dalmak ve fısıldamak " Yarın " ı. bitmez tükenmez bekleyiş, uçak pistinde son bulduopensubtitles2 opensubtitles2
Tek yapmanız gereken fısıldamak ve biz her şeyi duyarız.OpenSubtitles2018.v3 OpenSubtitles2018.v3
Hey,” –Karl’ın kulağına fısıldamak için onu el işaretiyle yanına çağırdı– “bir keresinde onu çıplak gördüm.Literature Literature
Mırıldanmak, fısıldamak: Bunlar onu karakterize eden şeylerdi, bu daima yalnız yürümesinden kaynakla nıyordu.Literature Literature
Neredeyse bayılacak gibi görünen uşak, Eliason'un kulağına bir şey fısıldamak için eğildi.Literature Literature
Bir şey fısıldamak istiyorum.OpenSubtitles2018.v3 OpenSubtitles2018.v3
Onu tutmak, kollarımla sarmalamak ve her şeyin düzeleceğini fısıldamak istedim fakat hareket edemiyordum.Literature Literature
“Sırtını kollamak ve kulağına fısıldamak için arkanda duracağım.Literature Literature
186 sinne gevind in 7 ms. Hulle kom uit baie bronne en word nie nagegaan nie.