bellâtre oor Turks

bellâtre

/bɛ.lɑtʁ/ naamwoord manlike

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

züppe

biftekkek

naamwoord

voorbeelde

T'as trouvé le filon, M. Le bellâtre bien lisse, mais tes peintures, c'est du flan, et tu le sais.
Güzel sahte davranışlar, sert Joe Normal tavırlarıyla ortaya çıktın ama resimlerin saçma sapan boktan şeyler, ve sen de biliyorsun.

Qui est ce bellâtre?
Tilki kim?

Ici, on n'aime pas les bellâtres.
Parlak çocukları kimse sevmez.

J'ai passé les deux dernières années à vous tenir responsable de la présence de ce bellâtre à la Maison Blanche, à ma place.
Beyaz Saray'da benim yerime o artist kılıklı olduğu için iki yıldır seni suçluyordum.

Toi le bellâtre, ferme-la.
Kes sesini, parlak çocuk.

Une fois à terre, tu oublieras ce bellâtre...
Karaya çıktığımızda o züppeyi unutursun.

Allez, bellâtre.
Gel bakalım yakışıklı adam.

A ce moment-là, mon bellâtre fit son apparition, à point nommé.
Ve o anda benim yaz aşkım tam vaktinde kendini gösterdi.

Moi, je serais prête à avoir un bronzage pré-cancéreux pour un bellâtre.
Bir yaz aşkı için kanser öncesi birkaç kırışıklığı riske atardım.

Tu l'empêcheras pas de chanter, le bellâtre.
Şarkı söylemesini engelleyemezsin, parlak çocuk.

Le bellâtre.
Nereye gittiğini söylemedi mi?

Ce bellâtre ne sera pas toujours président
Bu yakışıklı hep başkan olarak kalmayacak