belle-mère oor Turks

belle-mère

naamwoord vroulike

Mère de l’époux

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

kaynana

naamwoord

Mère de l’époux

Charlotte découvrit qu'un " plus un " plus une ex-belle-mère donnaient un pur désastre.
Charlotte, parti eşi artı eski kaynana eşittir facia olduğunu anladı.

kayınvalide

naamwoord

Je ne veux pas avoir une relation de belle-mère où l'on se chamaille sans arrêt.
Sürekli kayınvalide atışmasına sahne olabilecek bir tür ilişkiyi bende istemiyorum.

üvey ana

isim dişil

üvey anne · hanımanne · analık · kayınvalde

Soortgelyke frases

co-belle-mère
dünür

voorbeelde

La nouvelle prof d'arts est belle-mère.
Yeni resim öğretmenimiz bir üvey anne.

Ma belle-mère fera que je n'ai pas m'ouvrir les veines.
Kayınvalidem bileklerimi kesmeyeceğimden emin olacaktır.

Toute sa famille se trouvait dans l’assistance, notamment son père et sa belle-mère.
Dustin’in gerçek babası ve üvey annesi de dahil olmak üzere tüm ailesi orada hazır bulundu.

Je ne retournerai pas vivre à Duluth avec ma belle-mère.
Koyduğumun Duluth'una üvey annemin yanına gitmek istemiyorum.

Ta mère, ma belle-mère.
Senin annendi, benim üvey annem.

T'imagines l'humiliation que ce serait pour ma belle-mère?
Üvey annem nasıl utanırdı hayal edebiliyor musun?

Oui, avec ma belle-mère en escorte.
Kayınvalidemin yakın takibinde.

Une des caissières du supermarché jure que ça fait des miracles avec sa belle-mère.
Save Pay'deki kasiyerlerden biri kayınvalidesine çok iyi geldiğini söyledi.

Mais ma belle-mère, elle était bouleversée par quelqu'un...
Ama kayınvalidem bir adamın görünce altüst oldu.

Et la belle-mère de Cendrillon lui fit coudre des vêtements et nettoyer le sol.
Sonra üvey annesi Kül Kedisi'ne elbiseleri diktirip yerleri sildirmiş.

La femme du fils aîné doit servir et honorer sa belle-mère.
En büyük evladın eşi kayınvalidesine hizmet edip ona saygı göstermelidir.

Non, c'est ma belle-mère qui est chargée de s'occuper de la cave.
Hayır, mahzenin stokları ve kontrolü konusunda üvey anneme güveniyor.

Sa belle- mère aussi
Üvey annesi de

Le mercredi, c'est la soirée belle-mère.
Çarşamba günleri kaynana gecesidir.

Sa belle-mère, âgée de 85 ans et fidèle serviteur de Jéhovah, ne pouvait plus rester seule.
Yehova’nın sadık bir hizmetçisi olan 85 yaşındaki kayınvalidesinin, yanında kalıp kendisine yardım edebilecek birine ihtiyacı vardı.

En même temps, elle a exprimé son désir de servir Jéhovah, le Dieu de sa belle-mère.
Aynı zamanda Rut, kaynanası Naomi’nin Tanrısı Yehova’ya hizmet etme arzusunu da dile getirdi.

Le truc de la belle-mère qui te drague.
Üvey annen asıldı sana resmen.

On a oublié la belle - mère!
Üvey annemizi kaybettik!

Ma belle-mère?
Kayınvaldem mi?

Où est ma charmante belle-mère?
Üvey annem nerede?

J'en conclus que vos relations avec votre belle-mère ne sont pas excellentes.
Anlaşılan kayınvalidenizle ilişkiniz pek iyi değil.

Conclusion, la belle-mère préfère ses filles.
Özetle, üvey anne öz kızlarını daha çok seviyor.

Je suis vraiment fâchée contre notre belle-mère.
Üvey annemize hala çok kızgınım...

Elle ne serait pas la première belle-mère à se lancer dans le meurtre.
Üvey çocuklarını öldürmeye çalışan ilk kötü üvey anne olmazdı.

Maintenant faut se taper ta future belle-mère?
Bir de kayınvaliden çıktı.