convoquer oor Turks

convoquer

/kɔ̃.vɔ.ke/ werkwoord

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

toplantıya çağırmak

Je convoque une réunion de cabinet pour obtenir ces subsides.
Ama bu malzemeyi almak için kabineyi toplantıya çağırmam lazım.

voorbeelde

Le 3e congrès du SED convoqué en juillet 1950 souligne un net progrès dans l'industrialisation du pays.
Partinin üçüncü kongresi Temmuz 1950’de sanayileşme konusuna yoğunlaşarak toplanır.

Le Conseil convoque un coup de feu mortel d'une fusillade pendant l'exercice de ses fonctions le 7 octobre de cette année.
Kurul, 7 Ekim tarihinde görev esnasında bir sivilin öldürülmesiyle ilgili toplanmış bulunuyor.

Le commandant a convoqué une assemblée où il expliquera tout pour demain en début de matinée.
Kaptan yarın sabah erkenden bir toplantı yapacak.

Quelque temps plus tard, par un glacial après-midi de décembre, la Sigurimi, la police secrète, m’a convoqué.
Kısa süre sonra, dondurucu bir Aralık günü öğle vakti, Sigurimi (sivil polis) bürosuna çağrıldım.

Il vous a déjà convoqué ou demandé un truc?
Bir bölüm baskani olarak, seninle hiç tanisti mi ki?

Je vais devoir la convoquer pour interrogatoire.
Ben büyük ihtimalle bu kızı sorgu için buraya çağıracağım.

Il aurait convoqué une réunion sur l'avenir du gouvernement.
Ama kendisi grup liderlerini acil bir toplantıya çağırdı.

Je les ai convoqués au palais pour que votre majesté les punisse.
Majesteleri'nin uygun bir ceza verebilmesi için kendilerini saraya çağırttım.

Sebastian a convoqué la presse pour 15h.
Sebastian saat 3'te basın toplantısı yapacakmış.

Je vous ai convoqués en tant qu'hommes libres, fidèles au roi.
Sizi buraya kralımıza sadık, özgür İngilizler olarak çağırdım.

Je pensais être convoqué pour ça.
O yüzden aradığınızı tahmin etmiştim.

Il n'a pas été convoqué en réunion.
Toplantıya falan çağırılmadı.

Non, je n'ai pas encore été convoqué.
Hayır, henüz görev veren olmadı.

Le Ministre il a convoqué le maire.
Bakan belediye başkanım çağırdı.

Je suis convoqué, et tout le monde... a peur qu'on me vire.
SAdece Cuma günü müdürün ofisine çağırdılar diye, Herkes kolulacağımdan endişeleniyor,

Il avait probablement plus de 90 ans au moment où Belshatsar l’a convoqué pour qu’il interprète la mystérieuse écriture sur le mur (Daniel, chapitre 5).
Belşatsar, duvardaki esrarengiz yazıyı çözmesi için çağırttığında, Daniel, muhtemelen 90’lı yaşlardaydı.

Est-ce que vous savez pourquoi on vous a convoqué ici?
Sizi niye çağırdığımızı biliyor musunuz?

Efficient mais capable d’erreur. » « M’auriez-vous convoqué pour ternir mon efficience par la critique,Baron ?
Piter kısık ve hırçın bir sesle konuştu: “Beni eleştirerek verimliliğimi azaltmak için mi buraya çağırdınız Baron?”

Après que le juge ait rejeté cette affaire, Maître Watt a convoqué une conférence de presse.
Dava düştükten sonra Watt basın toplantısı düzenledi.

Le Conseil avait été convoqué de bonne heure le matin.
Sabahın erken vaktinde Divan toplantıya çağırılmıştı.

Bon, on est tous convoqué en salle de conférence,
Herkes konferans salonuna çağrılıyor.

On m'a convoquée.
Beni çağırdılar.

Je vous ai convoqué pour discuter des vôtres, et je dois avouer que je suis déçu.
Sizinkileri tartışmak için buradayız ve söylemeliyim ki yaptıklarınız bende hayal kırıklığı yarattı.”

Vous voulez que je la convoque?
Kızı getireyim mi?

Il m'a convoqué, à lui de dire.
Beni o çağırdı, o karar verebilir.