fatigant oor Turks

fatigant

/fa.ti.ɡɑ̃/ adjektief manlike

Qui rend quelqu'un fatigué.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

yorucu

C'est un travail sale et fatigant.
Bu pis ve yorucu bir iş.

eziyetli

voorbeelde

Je n'aurais jamais imaginé à quel point c'est fatigant de ne pas bosser.
İşsiz olmanın ne kadar yorucu olduğunu bilmiyordum.

Bien que ce soit plus fatigant, il nous emmène sur l’Abobral à la rame plutôt qu’en canot automobile, car le bruit du moteur pourrait effrayer les oiseaux.
Daha yorucu olmasına rağmen, motorun sesi kuşları ürküteceği için Jerônimo motorlu bir tekne kullanmaktansa bizi Abobral Irmağı boyunca kürek çekerek götürüyor.

Mentir est trop fatigant. — Tarrou, dit le journaliste, je voudrais voir le docteur.
Yalan söylemek çok yorucu. — Tarrou, dedi gazeteci, doktoru görmek istiyorum.

Les gens que nous rencontrons en prédication ne veulent parfois rien entendre ; votre travail est peut-être si fatigant que vous devez vous faire violence pour assister aux réunions.
Bu emirleri yerine getirmek bazen zor olabilir. İyi haberi duyurduğunuz insanlar olumsuz karşılık verebilir ya da işte yorulduğunuz için ibadetlere katılmak çok zor gelebilir.

Il en devient fatigant, à force de succès.
Adam zaferleri içinde sıkıcı görünüyor.

Après une marche fatigante, voici le moment tant attendu : nous avons repéré une troupe, ou communauté, de chimpanzés !
Sonunda bu yorucu yolculuğun o beklediğimiz heyecan verici ânı geliyor: Bir şempanze grubunun yerini buluyoruz.

C'est un peu fatigant, n'est- ce pas?
Bütün bunlar biraz yorucu değil mi?

Mais ce serait trop fatigant de tout répéter. » « Pas trop fatigant pour vous, répondirent les Elfes en riant.
"""Sizin için çok yorucu olmaz,"" diye cevap verdi cifler gülerek."

C'est pas trop fatigant de s'amuser avec Xena.
zeyna gibi bir ölümlüye müptela olmak zor iş.

À la campagne, elle est plate, grossière, mesquine, fatigante, tracassière, en un mot, elle est gendarme.
Kırda ise, o, sığ, kaba, bayağı, bezdirici, tedirgin edicidir, bir sözcükle jandarmadır.

C'est un peu... C'est fatigant avec tous ces gens.
Birisi taciz ederse... biraz keyifsiz oluyor.

Son travail était plus fatigant qu’il n’y paraissait ; n’exigeait-il pas une grande capacité de concentration ?
Yaptığı iş göründü ğünden de yorucuydu; dikkatini sürekli olarak yoğun tutma yete neğine sahip olması gerekiyordu.

Ils arrêtent pas deux secondes, c'est fatigant en calvaire.
Aynı ritimde ve sinir edici düzeyde.

C'est moins fatigant que mes queues qui tombent.
Kuyruklarımın kaybolmasından daha çok acı veriyor.

Il était très fatigué, et c'est vraiment fatigant.
Evet, o çok yorgundu, ve iş gerçekten yorucuydu.

J’écoute la radio de temps en temps mais cela va aussi trop vite, c’est fatigant.
Arada sırada radyo dinlediğim oluyor, ama ondan bile çok çabuk yoruluyorum.

Mon dieu, tu es fatigante.
Tanrım, beni tüketiyorsun.

Dire la vérité est si fatigant.
Doğruyu söylemek ne kadar yorucuymuş.

C' est fatigant
Bu sıkıcı bir şey

“JE TROUVAIS vraiment ennuyeux et fatigant d’étudier la Bible.
“MUKADDES KİTABI incelemenin gerçekten sıkıcı ve yorucu olduğunu düşünüyordum.

Deuxièmement, le monde est maintenant tellement bruyant, ( Bruit ) avec cette cacophonie continue sur le plan visuel et le plan auditif. il est difficile d" écouter; c'est fatigant d" écouter.
İkinci olarak, dünya artık çok gürültülü, ( Gürültü ) bu ahenksiz ses karmaşası devam ederken görsel ve işitsel olarak, dinlemek çok zor; dinlemek yorucu.

Les hommes comme vous sont fatigants jusqu'à 40 ans, ensuite, ils deviennent extrêmement fatigants.
Tabii senin gibi çocukların 40 yaşına dek can sıkıcı olması ve 40'ından sonra tamamen dayanılmaz hale gelmesi hariç.

Fatigant, d'ailleurs.
Çok sıkıIdım artık bundan!

Il n’avait pas couru depuis des semaines ; c’était très fatigant, mais il courait en criant
Haftalardır koşmamıştı, çok yoruluyordu, ama koştu ve bağırdı.

Je te parlerais du travail le plus ennuyeux, fatigant et monotone que je puisse trouver.
Tamam, sana, yaşadığım en sıkıcı, en keyifsiz, en tatsız işleri gelip anlatacağım.