sauf oor Turks

sauf

/sof/ adjektief, pre / adposition manlike

À l'exception de ; en excluant.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

hariç

samewerking

Je suis libre tous les jours sauf le lundi.
Pazartesi hariç her gün özgürüm.

başka

adjektief

Je peux tout manger sauf les oignons.
Soğandan başka her şeyi yiyebilirim.

ancak

bepaler

C'est vrai, sauf qu'il s'agit de mon amie et pas la vôtre.
Bu doğru ancak sizin değil, benim arkadaşımdı tabii.

dışında · zarar görmemiş · sağlıklı · emin

Soortgelyke frases

Rendre tout le monde muet sauf moi
Benim Dışında Herkesi Sessize Al

saine et sauve
sağ Salim · sağ salim

sauf-conduit
giriş kartı · pasaport · paso · ruhsat

sain et sauf
sağ salim

voorbeelde

Sauf vous occuper de vos affaires.
Kendi işinle uğraşmak hariç.

Sauf, s'ils se font virer de leur label.
İsterlerse kendi plak şirketlerini getirebilecekler.

Je ne t'ai jamais vu marcher sauf par nécessité.
Sen mecbur kalmadıkça hiç yürümedin.

Sauf les jours où tu dois refermer des blessures par balle.
Silah yaralarını tedavi etmediğin zamanlar öyle.

Sauf si je me suicide pour compléter ton histoire.
Tabii ben kendimi öldürüp senin hikayeni tamamlamazsam.

Sauf dans une région proche de la frontière.
Bir bölge hariç, sınırın 80 km ötesinde.

Bien sûr, sauf si tu préfères pas
Olur ama istemem diyorsan başka

J'allais te dire que je t'aimais et je ne l'ai jamais dit à personne, sauf à un seul type.
Seni sevdiğimi söyleyecektim daha önce bir kişi dışında hiç kimseye söylemedim bunu.

Sauf ton respect, tu crois pas qu'il est trop tard pour ça?
Yanlış anlama ama; artık baş sağlığı kapısı kapanmadı mı?

il n’avait ni femme ni enfants et, sauf ce soir, dînait tout seul chez son logeur.
Ne karısı ne de bir çocuğu vardı, bu gece dışında bütün yemeklerini pansiyonda tek başına yiyordu; ve Mr.

Sauf qu' il en a une
Şuan ki dışında

Sauf qu'elle ne peut pas vraiment forcer l'entrée vu que c'est chez elle
Tabii bunu gerçek anlamda yapamaz çünkü burası onun evi.

Mme Robinson, sauf votre respect, cette conversation devient étrange.
İzninizle, konuşmamızın tuhaflaştığını söylemek zorundayım.

Regarde partout sauf le corps.
Gözünü cesetten başka bir yere çevir.

tu peux boire de n'importe quoi sauf de gobelets.
Bardak hariç her şeyden içebilirsin.

Je ne suis pas douce, sauf peut-être avec toi.
Kendimi pek tatlı hissetmiyorum, yani senin aksine.

Sauf si j'ai rencard, vous pourriez passer en second.
Tabi sevgilim olmazsa çünkü sizi sonra ikinci sıraya atıyorum.

De tout, sauf du café.
Kahve dışında her şeyden.

Et Jackie déteste les sconses, sauf Pépé le Putois.
Jackie kokarcalardan nefret eder, Aşık Pepé hariç tabii.

Sauf pour les œuvres d'art, faut les garder pour le peuple : la cathédrale ne brûle pas
Yalnız sanat eserlerini ayırmalı halk için: katedrali yakmaca yok

Sauf si Mordaunt l'a destinée à régner sur les Enfers.
Evet, Mordaunt onu onu yeraltı kural yardım istiyor sürece.

Sauf votre respect, il s'agit de la presse qui invente une histoire.
Kusura bakmayın ama, bu sadece basının olayı abartmaya çalışmasından kaynaklanıyor.

Pour elle, elle ferait absolument tout, sauf tuer.
Onun uğruna her şeyi yapar - öldürmek dışında her şeyi.

Sauf que, ce boulot vaut plus que toi et quelques livres
Sorun şu ki, bu iş, senden ve birkaç pounddan daha önemli

Sauf que Ryan est parti avec la voiture
Evet, Ryan' ın arabayı götürmesi dışında