voleti oor Turks

voleti

Imati intenzivan ocećaj simpatije i marenja prema nekoj osobi.

Vertalings in die woordeboek Serwies - Turks

sevmek

werkwoord

Imati intenzivan ocećaj simpatije i marenja prema nekoj osobi.

Voleti i biti voljen je najveća sreća.
Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.

волети

Imati intenzivan ocećaj simpatije i marenja prema nekoj osobi.

Vertalings in die woordeboek Serwies - Turks

sevmek

werkwoord

Imati intenzivan ocećaj simpatije i marenja prema nekoj osobi.

Ће ти променити живот ћете убити змајеве, Ћете волети лов више него сте икада сањали.
Hayatları değiştireceksin, ejderhaları terbiye edeceksin. Avlanmayı tahmin ettiğinden daha çok seveceksin.

voorbeelde

Vrlo je lako voleti je jednom kada je upoznaš
Tanıdığın zaman sevmesi çok kolay biri

Ali Flynn me više neće voleti.
Ama Flynn beni artık sevmeyecek.

On mene nikada neće voleti, bojim se; jer ujeo me je, a ni ja nisam bio nežan.
Korkarım beni hiçbir vakit sevmeyecek; çünkü beni ısırdı ve ben de yumuşak davranmadım.

A povrh svega, znaj da ćemo te uvek voleti.
Bunun da ötesinde, seni her zaman seveceğimizi unutma.

Uvek ću te voleti.
Seni daima seveceğim.

Treba voleti.
Sevmek lazım.

Onda će i ona voleti tebe
O zaman o da seni sever

A ti ćeš me voleti.
Ve sen beni seveceksin.

Samo će me Smrt voleti.
Yalnız ölüm sevmeli beni.

Uvek ćemo te voleti, čak i ako nas večito budeš zavlačila.
Seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğiz, sen bizi sonsuza dek kandırsan bile.

Nemaš pojma šta znači toliko voleti nekoga da bi uradio sve za njega.
Sen, bir insanı, onun için her şeyi yapacak kadar sevmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun.

Pa, onda ćete voleti naš festival komedije.
O zaman komedi festivalimize bayılacaksınız.

Ona ne može voleti samo sebe.
Kendinden başkasını sevemez o.

I dalje ću te voleti.
Seni seveceğim.

Ljudi će te tako voleti.
İnsanlar seni sevecektir...

Neku koja ce me voleti onoliko koliko ja volim nju.
Benim onu sevdiğim kadar, beni sevecek birisi.

Šta misliš da li će je voleti?
Sence hoşuna gider mi?

Ali imaćeš oca, koji će te mnogo voleti.
Ama bir baban olacak ve seni çok sevecek.

Osigurati slobodu one koju bih mogao voleti, čak i više od majčine časti?
Annenin onurundan bile önemli olan sevdiğinin özgürlüğünü edinmek cinayet mi?

Ja ću te uvek voleti.
Seni daima sevdim.

Pevajući kao ser Savijen, osetih kako me publika počinje voleti i plašiti me se.
Sör Savien olarak şarkımı söylerken kalabalığın beni sevmeye ve benden korkmaya başladığını hissettim.

Divno je voleti toliko... i imati toliko uspomena.
Bu kadar sevilmek ve böylesine hatırlanmak çok güzel.

I mi ćemo neizmerno voleti Jehovine opomene ako na njih gledamo kao na upozorenja od Oca kojem je zaista stalo do nas, i ako ih prihvatimo kao takve (1. Petrova 5:6, 7).
(Mezmur 119:167) Yehova’nın hatırlatmalarını, bizimle gerçekten ilgilenen bir babanın tembihi olarak görüp kabul edersek onları çok seveceğiz. (I.

Možda ćeš reći: ’Ja nikada neću voleti ništa toliko mnogo kao Jehovu Boga.‘
Belki sen “Hiçbir şeyi Yehova’dan daha fazla sevmeyeceğim” diye düşünüyorsun.

Oni će te voleti ili mrzeti.
Sevmişler, sevmemişler önemi yok!