Şalvar oor Spaans

Şalvar

Vertalings in die woordeboek Turks - Spaans

Salwar kameez

şalvar

naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Spaans

zaragüelles

voorbeelde

Onun geniş siyah şapka, onun şalvar, onun beyaz kravat, onun sempatik gülümseme ve, bakan ve hayırsever merak genel görünüm gibi Sayın John Hare yalnız egale olabilir.
Su amplio sombrero negro, pantalones anchos, su corbata blanca, su sonrisa simpática, y aspecto general de intercambio de tráfico y la curiosidad benevolente se como el Sr. John Hare solo podría haber igualado.

O şalvarı bizim köroğlu dokumuştu yedi yıl önce kendi eliyle.
Esos zaragüelles me los tejió mi parienta hace siete años con sus propias manos.

Lucknow ceketi ve Pathani şalvarı giyen gerçek bir erkek gibi durur ve giymeyen... Kim bilir?
" El que viste un kurta de Lucknow y un Pathani salwar pasa por un hombre justo y aquél que no, ¿quién sabe? "

Bu İngilizlerin şalvarları için ne kadar para ödediklerine bak.
Mira cuánto pagan esos ingleses por su kameez.

Ya Bünyamin, Anacık Sultanın buyruğunu söylüyorum sana, bak bakalım şalvarından yağmur geçmiş mi?
—Bünyamin, te repito las órdenes de la Madrecita Sultana, mira a ver, ¿te han calado los zaragüelles?

Bunun, akşam için, şalvar tarzı pantolon giymemek uğruna yapılan bir plan olduğuna istediğin iddiaya girerim.
¿Cuánto apuestas a que es un plan para no ponerse pantalones grandes?

Tamam, şalvar gibi pantolonla sutyensiz bir bayan.
Vale, una mujer sin sujetador con pantalones de cordón.

Şalvar giydiğimi düşünemiyorum bile.
No me veo con traje de genio.

O daha ziyade, şalvar, gri çoban onay pantolon, aşırı temiz değil siyah elbise giydi ön laubali kat, ağır bir arsız Albert zinciri ile birlikte tekdüze bir yelek, ve bir kare, bir süs olarak aşağı sarkan metal bit deldi.
Llevaba bastante holgados grises pastor pantalones a cuadros, un vestido negro- no más de limpiar capa, se desabrochó en la parte delantera, y un chaleco gris con una descarada cadena pesada Albert, y un cuadrado perforado trozo de metal colgando como un adorno.

Süleyman raftan özenle katlanmış beyaz bir cübbe, beyaz bir şalvar ve beyaz bir sarık aldı.
Sulaimán cogió en un estante una túnica blanca cuidadosamente doblada, un pantalón blanco y un fez blanco.

Şalvara benzer ince kumaştan siyah bir pantolon giymişti, üstünde rengi solmuş bir tişört vardı.
Llevaba unos pantalones negros de tela fina parecidos a unos zaragüelles y una camiseta descolorida.

Bir şalvar.
Un saiwar...

Belki diz altında gevşek bir şalvar kameez, cepli ve başlıklı.
Quizá le interese un shalwar kameez holgado por debajo de la rodilla, con bolsillos y capucha.

Şalvar-kamiz denen, pijama benzeri pantolonun üstüne giyilen bol giysi, özellikle kuzeydeki genç kadınlar arasında çok tutuluyor.
Entre las jóvenes, sobre todo las del norte, es popular el shalwar-kameez, un vestido holgado que se lleva sobre unos pantalones tipo pijama.

Kral, üç İbrani’yi fırından çıkarmalarını emredince, başlarında hiçbir saçın yanmamış ve şalvarlarına ateşin kokusunun hiç sinmemiş olduğunu fark eder.
Cuando el rey llamó a los tres hebreos para que salieran, advirtió que ni un cabello de la cabeza de ellos había sido quemado ligeramente, y sus ropas no tenían ni el olor del humo.

Sen, şalvar kameeze giyseydin.
Usted uso el kameez shalwar,