tenedor de libros oor Turks

tenedor de libros

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

muhasebeci

Noun

Es este tipo es el tenedor de libros?
Bu adam mı muhasebeci?

muhasip

Noun

sayman

voorbeelde

Yo soy un simple tenedor de libros.
Ben sadece muhasebeciyim.

Un tenedor de libros y un médico, separados por cinco años.
Bir muhasebeci ve bir doktor, beş yıl arayla.

—Quizá ni siquiera llegue a tenedor de libros —dijo Ago lúgubremente a Niccolò a los dieciséis años—.
Ago, “Belki kâtip bile olamam ben,” demişti Niccolò’ya, on altı yaşındayken.

Era tenedora de libros contables.
Annem muhasebeciydi.

¿Qué tal esto para un creativo tenedor de libros?
Yaratıcı muhasebeciliğe ne dersin?

Es decir, pero no eras siquiera un verdadero tenedor de libros.
Yani gerçek bir muhasebeci bile değildin.

El nombramiento como oficial de Bill estaba intacto; su profesión civil señalaba «ayudante de tenedor de libros».
Bill'in subay olarak sıfatı eksiksiz belirtilmişti, sivil statü hanesinde ise 'muhasebeci' yazıyordu.

No eras mi tenedor de libros.
Sen benim muhasebecim değildin.

Usted el tenedor de libros?
Muhasebeci sen misin?

Había sido tenedor de libros en una gran empresa: un hombre modesto, sencillo, casi invisible.
Büyük bir işletmede muhasebecilik yapmıştı, iddiasız, gösterişsiz, neredeyse görünmez bir adamdı.

Es este tipo es el tenedor de libros?
Bu adam mı muhasebeci?

Tiene tenedores de libros, oficinistas, archivos, todo.
Muhasebecileri, katipleri, dosyaları, her şey var.

Tenedora de libros en Rice Mill.
Rice Mill'de muhasebe.

Tu tenedora de libros reconoció su cara en una foto de Interpol.
Muhasebecin lnterpol'deki resmini tanıdı.

Mi papá era profesor, y mi mamá, tenedora de libros.
Babam fen ögretmeniydi ve annem muhasebeciydi.

Hace poco, un tenedor de libros de Inglaterra perdió su empleo porque al hablar con los inspectores de impuestos les dijo la verdad sobre el estado financiero de su compañía.
Yakın geçmişte, İngiltere’de bir muhasebeci, çalıştığı şirketin mali durumuyla ilgili hakikati vergi müfettişlerine anlattığı için, işinden kovuldu.

No sé por qué diablos me senté para este tenedor libre de asesinato de carácter.
Zaten bu " dilediğin kadar ye " karakter suikastine neden katıldığımı bilmiyorum.

Sí, nos vamos de tema por las fantasías de la abuela sobre los restaurantes de tenedor libre.
Evet, konu yaşlı bir kadının ne bulursan ye büfesi fantezileriyle dağılmış durumda.

Entonces acércate a Mother Paula's... y disfruta nuestro famoso buffet de panqueques tenedor libre.
O halde, meşhur hepsini yiyebileceğiniz gözlememiz için Paula Ana'nın yerine gelin.

" La Fiesta de la Langosta, tenedor libre ".
" Istakoz Festivali, yiyebildiğiniz kadar. "

Un día estás en tu bote y te atacan unos peces zombis que tratan de comerte la cara como si fueras el plato principal en un buffet de tenedor libre.
Bir gün tekne ile açılmışken, zombi bir balık tarafından saldırıya uğrarsın.

evita los " tenedores libres " de sushi en Bismarck, no vayas al baño con tu micrófono encendido, y tercero, a esta hora, toda tu audiencia es un vago semi borracho sentado en calzoncillos, así que...
Yaka mikrofonun açıkken tuvalete gitme. Ve üçüncüsü de, bu saatteki tüm seyirci kitlesinin iç çamaşırlarıyla oturan hafif sarhoş serserilerden oluştuğu.

Este interés renovado en los buenos modales se refleja en la proliferación de libros, manuales, columnas periodísticas de consejo y programas de televisión que consideran desde el tipo de tenedor que se debe usar en una comida formal hasta cómo dirigirse a alguien en las relaciones sociales y de familia que tan complejas son y tan rápidamente cambian hoy día.
Terbiye konusunda tazelenen bu ilgi, kitaplarla broşürlerin, makalelerin ve televizyon programlarının artışından belli oluyor—resmi bir yemekte hangi çatalın kullanılması gerektiği sorusundan bugün giderek karmaşıklaşan ve çabuk değişen sosyal ve aile ilişkilerinde, başkasına nasıl hitap edilmesi gerektiği sorununa kadar ileri gitmektedir.