marche oor Turks

marche

/maʁʃ/ naamwoord, werkwoord vroulike

Ensemble de pas

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

marş

Noun

Herr Salieri a composé cette petite marche pour vous.
Herr Salieri gelişiniz için küçük bir marş besteledi.

yürüyüş

naamwoord

Je pense que tu as besoin d'acheter une nouvelle paire de chaussures de marche.
Sanırım senin bir çift yeni yürüyüş ayakkabıları alman gerekiyor.

basamak

naamwoord

Degré de l’escalier

Ce n'était qu'une marche vers le but que je m'étais fixé.
Bu olmak istediğim yer için bana basamak oldu.

yürüme · seyir · gelişme · kademe · pazar · ilerleyiş · Marş · alay · dolaşma · coşturu · yortuş · gezme · geçit

Marche

eienaam vroulike

Soortgelyke frases

Marche des fiertés LGBT
LGBT Onur Yürüyüşü

marcher
Steps · gezmek · geçmek · gitmek · ilerlemek · iş görmek · işe yaramak · işlemek · koşmak · yortmak · yürümek · yürüyüş · çalışmak

fixation des prix par le marché du travail
rayice göre ücretlendirme

place de marché
Pazar

marché financier
Finansal piyasalar · finansal piyasalar

structure du marché
Pazar yapısı

marché au comptant
spot piyasa

Marché de Nuit
Gece pazarı

marcher sur
çiğnemek

voorbeelde

Ils perdront du temps à le fouiller, puis il leur faudra encore un demi-cycle de marche pour rentrer faire leur rapport.
Bizi ararken de zaman kaybedecekler ve yarım devir de rapor vermek için geri dönerken.

Marché conclu.
Anlaştık.

On a 65% du marché intérieur.
Pazarın yüzde 65'ine sahipler.

Mais je veux que tout marche bien pour ma nouvelle famille.
Yeni ailem için iyi şeyler istiyorum sadece.

Tu les uses comme des tiroirs bon marché.
Adamım, küçük eşya gibi onlara hemen uyum sağlıyorsun.

Personnes sur le marché du travail (PMT)
PLM (İş piyasasındaki kişiler)

Je ne t'ai jamais vu marcher sauf par nécessité.
Sen mecbur kalmadıkça hiç yürümedin.

Voici le marché.
Anlaşma şu.

Si le message était de me faire peur, ça a marché.
Şayet mesaj beni korkutmaksa işe yaradı.

Une petite marche.
Tamam, küçük bir basamak.

Elle tenait un petit stand de légumes et de jus au marché de fermiers, et elle travaillait à mi-temps en donnant des échantillons gratuits à la companie de nourriture saine.
Çiftçi pazarında küçük bir sebze ve meyve standı işletiyor ve ücretsiz numune dağıtan sağlıklı yiyecek kooperatifinde yarı zamanlı olarak çalışıyor.

Marché conclu, magicien.
Anlaştık sihirbaz.

Je déteste ces bâtiments bon marché.
O ucuz binalardan nefret ederim.

Vous voulez me faire marcher!
Yok daha neler!

Alors si tu peux marcher, tu peux aussi nous parler.
Yürüyecek kadar büyüksün, konuşacak kadar büyüksün.

Le marché ciblé est aussi tentant qu'il peut l'être.
Hedef pazar olabileceği kadar geniş.

Espérons que ça marche.
Umarım işe yarar.

Elle me fait peut-être marcher. Peut-être pas.
Benimle dalga geçiyor da olabilir, olmayabilir de.

Quand, pendant les années 80, les yakuzas ont vu la facilité avec laquelle on pouvait emprunter et gagner de l’argent, ils ont fondé des sociétés et sont entrés de plain-pied dans le secteur immobilier et sur le marché boursier.
Yakuza 80’li yıllarda kredi almanın ve bu sayede para kazanmanın ne kadar kolay olduğunu fark edince, firmalar kurdu; gayrimenkul ve hisse senedi spekülasyonu işine atıldı.

Un jour, au marché, il l’a rencontrée de nouveau. Elle était très contente de le revoir.
Daha sonra kadınla bir markette tekrar karşılaştı ve kadın onu gördüğüne çok mutlu oldu.

Ou tu peux juste rester et me regarder marcher.
Ya da burada kalıp çalışmamızı da izleyebilirsin.

Bien sûr, nous serions beaucoup plus sûrs si nous avions un atténuateur à neutrino qui marche.
'Tabi, eğer nötrın perdesi üzerinde çalışırsak daha güvde oluruz.

Et bien sûr, ces pieds sont conçus de manière qu'ils ne peuvent marcher que sur ces trottoirs ou ces routes parfaits.
Ve tabi bu ayaklar sadece kusursuz kaldırım ve yollarda yürümek üzere tasarlanmış uzuvlar.

Ça marche.
İş tamam.

Oh, ça marche.
Yarıyor.