kişniş oor Deens

kişniş

naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Deens

koriander

naamwoord

Hindistan cevizi ve kişniş aromalı, acıIı bir sos içerisinde.
Badet i en ostesauce med kokosmælk og koriander.

voorbeelde

Eğer kişniş koyarsan, düğüne davet bile edilmeyebilirim.
Bruger I det, kommer jeg ikke med til brylluppet.

Kişniş umurumda değil.
Ikke noget.

Kişniş otu sosu.
Det er en " cilantro reduction ".

Kişniş nasıl sence?
Hvad synes du om koriander?

Kişniş istiyorum.
Jeg vil have koriander.

Biraz kişniş ve deniz tuzlu kızarmış kertenkele.
Grillet øgle med lidt koriander og havsalt.

Daha sonraları tüccarlar, biberin yanında, başka baharatların da peşine düştü—kakule, kişniş, rezene ve çemen otu bunlardan bazılarıdır.
Foruden peber ønskede købmændene senere andre krydderier — kardemomme, koriander, fennikel og bukkehorn, for at nævne nogle få.

Kişniş ve içinde kafein bulunan her şey gibi.
Som koriander, og stort set alt med koffein i.

Aslında evimde kişniş de güvercin de yok.
Vel, jeg har ingen duer eller koriander i mit hus

Kişniş otu sosu...
Det her er en " cilantro reduction ".

Kişniş tavukla, giysi roketle gider.
Korianderen er til kyllingen og dressingen er til salaten.

“Dörtnala giden atlar” anlamına gelen Ma ho, et, karides ve yerfıstığı karışımının taze ananas dilimlerinin üzerine konup garnitür olarak kırmızı biber ve kişniş yapraklarıyla süslenmesiyle yapılan başka bir yemektir.
Ma ho, der betyder „galoperende heste“, er en blanding af svinekød, rejer og jordnødder på frisk ananas, garneret med røde chili og friske korianderblade.

İçinde Hindistan cevizi, kişniş otlu acı sos taze kuşkonmaz ve patates var.
Jeg har kokos, koriander og chili sauce, frisk asparges og friske kartofler.

Musa şöyle dedi: “Kişniş tohumu gibi beyaz, ve lezzeti ballı yufka gibi idi.”—Çıkış 16:13-15, 31.
Moses skrev: „Det var hvidt som korianderfrø, og dets smag var som flade kager med honning.“ — 2 Mosebog 16:13-15, 31, fodnote.

Çok güzel kıvırcıklı, kişniş otlu ve üstüne zeytinyağı gezdirilmiş salata yaparım.
Jeg laver en god frisé - og endiviesalat med en koriander - og limedressing.

2 çorba kaşığı kazayağı (chenopodium ambrosoides) ya da kişniş yaprakları
2 spsk gåsefod (Chenopodium ambrosioides) eller korianderblade

Babam kişnişten nefret eder.
Far hader koriander.

Biri bana kişniş getirebilir mi?
Lad mig få noget koriander.

Kişniş ile terbiye dilmiş tavuk kanatları yedim, Afgan mayın kurbanlarıyla.
Jeg har spist koriander-marineret kylling med afghanske mineofre.

Belkide kişniş sevmiyordur.
Måske kan hun ikke lide koriander.

Ama ben Hindistan cevizli, kişniş otlu acı soslu taze kuşkonmazlı ve patatesli haşlanmış taze somon hazırladım.
Jamen, jeg har lavet frisk røget pocheret laks med kokos, koriander og chili sauce, med frisk asparges og friske kartofler.

Hindistan cevizi ve kişniş aromalı, acıIı bir sos içerisinde.
Badet i en ostesauce med kokosmælk og koriander.

Kişniş!
Koriander!

Havuç ve kişniş çorbası.
Det er gulerod - og koriander suppe.

Biraz kişniş kalmış.
Du har lidt, øh, koriander, i dine..