Nablus oor Portugees

Nablus

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

Nablus

naamwoord

Ve sonra, tabii ki, Nablus kardeşlerin hikayesi de var.
E depois, é claro, temos a história dos irmãos de Nablus...

nablus

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

nablus

Ve sonra, tabii ki, Nablus kardeşlerin hikayesi de var.
E depois, é claro, temos a história dos irmãos de Nablus...

voorbeelde

Nablus'a gitmek istiyorum.
Eu quero ir a Nablus.

Biz karşılık vermeye kalmadan, adam Nablus'takı yatağında uykuya dalar.
Antes de reagirmos, ele terá adormecido em Nablus.

Hayır, Nablus'ta sinema yoktur.
Não, em Nablus não há cinemas.

Beytüllahim, Ramallah, Jericho ve Nablus'un köylerine yetim kalan çocukları alıp getirmek için gidemiyorum.
Não consigo chegar às aldeias para recolher os órfãos perto de Bethlehem, Ramallah, Jericho, Nablus...

Pekâlâ, Nablus'a geri dönmeliyim.
Bem, já vou, devo voltar para Nablus.

Doktor senin, Nablus'taki varlığının nelere sebep olabileceğinden haberin yok.
Doutor, não faz idéia do que a sua presença em Nablus pode causar.

Aradığım cevapları almadan Nablus'tan gitmeyeceğim.
Não irei antes de ter minhas respostas.

Eski Şekem şehrinin kalıntıları, arka planda günümüz Nablus şehrinin bir kısmı
Ruínas da antiga cidade de Siquém, com uma parte da atual cidade de Nablus ao fundo

Kısa zaman sonra Moğollar, Filistin’in Nablus (eski Şekem’in yakınında) ve Gazze şehirlerini de ele geçirdi.
Pouco tempo depois, os mongóis tomaram as cidades palestinas de Nablus (perto do local onde ficava a antiga Siquém) e Gaza.

Fez Kenti yaklaşık 27 farklı sabun üreticisi ile övünürdü; Nablus, Şam ve tabii ki Halep gibi şehirler sabunlarının kaliteleriyle dünyaca ünlü oldu.
A cidade de Fez ostentava cerca de 27 fabricantes de sabão, e cidades como Nablus, Damasco e Alepo ficaram conhecidas mundialmente pela qualidade de seu sabão.

Saldırıdan önceki gün, Nablus'a gelmiş.
No dia anterior ao atentado, ela estava em Nablus.

Ve sonra, tabii ki, Nablus kardeşlerin hikayesi de var.
E depois, é claro, temos a história dos irmãos de Nablus...

Nablus'a bizi görmeye geldiğini sanmıyorum.
Não acho que ela veio para Nablus para nos ver.

Daha sonra Nablus'da yaşadım. Ve sonra... Buraya taşındık. Jarash'a.
Depois da guerra, vivemos em Naplouse depois aqui, em Jarash.

Nablus'ta nereye bir taş atsanız ya bir teröriste yada bir kediye denk gelirdi.
Nessa altura em Nablus, seja lá onde fosses bisbilhotar, havia sempre um gato ou um terrorista.

Bugün Nablus'ta sokaklarda her yerde İsrail tankları var.
Hoje, os tanques israelenses posicionaram-se em três locais ao redor de Nablus.

Nablus'dan dönecek, neden?
Ele voltou para Nablus, por quê?

Nablus BATI YAKASI
Nablus CISJORDÂNIA

Zafer, Gazze'yi, Nablus'u veya Ramallah'ı yada El Halil'i feth etmemizi gerektirmiyor.
Victória não nos manda tomar Gaza ou Ramallah ou Nablus ou Hebron.

Yakup'un kızı Dinah Nablus Prensi, Şekem tarafından tecavüze uğrar.
A filha de Jacó, Diná, é violentada por Shechem, príncipe de Nablus.

Yüzyıllar önce Yakub tarafından açılmış olan bu kuyu günümüze dek gelmiştir; yakınında çağdaş Nablus kenti bulunmaktadır.
Essa fonte foi cavada séculos antes por Jacó, e existe até hoje, perto da atual cidade de Nablus.

İsa, bugünkü Nablus yakınlarında derin bir kuyunun başında durdu; bu muhtemelen bugün bile dünyanın farklı yerlerinden insanların ziyaret ettiği kuyudur.
Jesus parou junto a um poço profundo perto da atual cidade de Nablus, evidentemente o mesmo poço hoje visitado por pessoas de todo o mundo.

Ve sonra, tabii ki, Nablus...... kardeşlerin hikayesi de var
E depois, é claro, temos a história dos irmãos de Nablus

Şimdi Nablus'tan defol git.
Agora saia de Nablus.

Nablus'a gidiyoruz.
Vamos para Nablus.