sabio oor Turks

sabio

/ˈsaβjo/ adjektief, naamwoord manlike

Que muestra buen juicio o el beneficio de la experiencia.

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

akıllı

adjektief

Comparado con su hermano, no es tan sabio.
Erkek kardeşi ile karşılaştırıldığında, o çok akıllı değil.

bilge

adjective noun

Todos los hombres sabios son buenos, pero no todos los hombres buenos son sabios.
Tüm bilge insanlar iyidir ama tüm iyi insanlar bilge değildir.

bilgin

naamwoord

Era un poeta, un sabio y un poderoso guerrero.
O bir şair, bir bilgin ve kahraman bir savaşçıydı.

âlim

naamwoord

Ir de mochilero por Tailandia no te hace más sabio.
Sırtında çantayla Tayland seyahati seni âlim yapmaz.

kurnaz

Adjective

Soortgelyke frases

Síndrome del sabio
Savant sendromu

Yaroslav I el Sabio
Kiev Knezi I. Yaroslav

voorbeelde

Russell, ¿ sabías eso?
Russell, sen farkında mıydın?

Sabía que Dios siente un elevado respeto por el cuerpo humano, pero ni siquiera eso me frenaba.”—Jennifer, de 20 años.
Tanrı’nın insan bedenine büyük değer verdiğini biliyordum, ama bu bile beni durdurmadı” (Ceren, 20).

" Me acerqué a un hombre que la gente consideraba sabio.
İnsanların saygı gösterdiği bilge bir adama gittim.

¿Cómo sabías que la venta iba a ocurrir?
Satışın gerçekleşeceğinden nasıl haberin oldu?

Ninguno de nosotros sabía lo que sabían.
Hiçbirimiz, onun bildiklerini bilmiyorduk.

O quizás usted no sabía nada sobre eso.
Yoksa bunu bilmiyor muydunuz?

Sabía que tú eres tú.
Senin, sen olduğunu biliyordu.

El hecho de que Ud. no sabía nada le ha salvado..
Sizi, hiçbir şey bilmemeniz kurtardı.

¡ Sabía que eso iba a pasar!
Bunun olacağını biliyordu.

En ella se han escrito muchos secretos, grabados por el Sabio de los Seis Caminos.
Üzerinde bize Rikudou Senini tarafından bırakılmış sırlar var.

¿Puedes demostrar que sabía algo de mi jugada?
Çektiğim numarayla ilgili herhangi bir bilgisi olduğunu kanıtlayabilir misin?

Yo era como alguien que observara de entre bastidores: alguien que sabía cómo se producen los efectos.
Sahne gerisine geçmesine izin verilen biri gibiydim: efektlerin nasıl hazırlandığı gösterilen biri gibi.

¿Lo sabías?
Haberin var mıydı?

Sabía lo que era sentir la ira de Catalina.
Catherine'in nefretini hissetmek nasıldır bilirim.

¿Sabías que esos tipos hacen mucho dinero por no hacer prácticamente nada?
Biliyor musun, o adamlar neredeyse hiçbir şey yapmadan çok büyük paralar kazanıyorlar.

Obviamente, ella no sabía por qué yo estaba llorando; pero en ese momento me resolví a dejar de sentir pena por mí misma y seguir dando vueltas a pensamientos negativos.
Tabii ki neden ağladığımı anlamamıştı. O an, kendime acımayı ve olumsuz şeyleri düşünmeyi bırakmaya karar verdim.

¿Sabías que Ana vino aquí y no lo compartiste?
Ana'nın buraya geldiğini biliyordun ve bunu benimle paylaşmadın mı?

Sabía que estaban mintiendo.
Yalan söylediğinizi biliyordum.

El problema de desarrollar una imagen propia más o menos precisa... simplemente se limita a obtener una completa consciencia de estas facetas de nuestro ser que muy probablemente ni sabías que existían.
öz bilinci aşağı yukarı doğru olarak keşfetmek, en basit haliyle, varlığından bile haberinizin olmadığı yönlerinizin kapsamlı bir şekilde farkına varmanızdır.

No sabía qué hacer.
Ne yapacağımı bilemedim.

¿Cómo sabías que estábamos acá?
Burada olduğumuzu nasıl bildin?

Éste es un vino sabio.
Bu, eski olgun bir şarap.

'Genghis Khan sabía que la fuerza del enemigo estaba en sus armas'.
Olağanüstü sağ kroşe. Cengiz Han, düşmanın kuvvetinin silahında yattığını biliyordu.

Los ciegos consideraban a Khayam sabio e inteligente.
Körler Khayam'ın bilge ve irfan sahibi olduğunu düşünür.

Me dañas, ¿ Lo sabias?
Beni kırıyorsun, farkında mısın?