sabor oor Turks

sabor

naamwoord manlike

Impresión sensorial de una sustancia que está determinada principalmente por los sentidos químicos del gusto y olfato.

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

tat

naamwoord

Sabía que era plástico pero que tenía sabor a madera.
Bunun plastik olduğunu biliyordum ama ahşap gibi tadı vardı.

lezzet

naamwoord

Impresión sensorial de una sustancia que está determinada principalmente por los sentidos químicos del gusto y olfato.

Este plato tiene un sabor muy fuerte a ajo.
Bu yemek güçlü bir sarımsak lezzetine sahip.

çeşni

naamwoord

¿Cuál es tu sabor favorito de helado?
En sevdiğin dondurma çeşnisi nedir?

aroma

Mi plan: un sabor excitante que pusiese la gente a hablar.
Planım, insanların sürekli bahsedeceği çılgın bir aroma bulmak.

Soortgelyke frases

sabor umami
Umami

voorbeelde

La clave del éxito estaba tanto en el sabor del helado como en la alegría y en las chanzas del heladero.
İşin püf noktası, dondurmanın tadı kadar 204 satıcının neşesi ve şakala- rındaydı.

De nuevo, cuando murmuran sobre la falta de carne y pan, él les provee codornices por la tarde y el maná de sabor dulce, como rocío sobre el suelo, por la mañana.
Sonra et ve ekmek bulamamaktan yakınırlar; Yehova da onlara akşam bıldırcınlar gönderir, sabah da man sağlar. Çiy gibi toprağın üzerine inen manın tatlı bir lezzeti vardır.

Con buena razón, un arqueólogo concluyó lo siguiente: “El relato de la visita de Pablo a Atenas tiene para mí el sabor de lo escrito por un testigo ocular”.
Bir arkeolog yerinde olarak şu sonuca vardı: “Pavlus’un Atina’yı ziyaretiyle ilgili kaydın yazılış şekli, bende bu kaydın bir görgü tanığı tarafından yazıldığı izlenimini bırakıyor.”

Tiene un sabor muy dulce, así que es mejor utilizarla en pasteles, tartas y vinos con miel.
Tadı şekerlidir, bu yüzden en çok keklerin, turtaların ve ballı şarabın içinde kullanılır.

Y viendo a? What If! desarrollar nuevos sabores de goma de mascar Wrigley o nuevos sabores para Coca- Cola me ayudó de verdad a innovar nuevas estrategias para los kosovares y para los saharauis del Sahara Occidental.
Coca Cola için yeni tatlar geliştirirken izlemek, Kosovalılar ve Batı Sahra'daki Sahraviler için yeni stratejiler geliştirmeme yardımcı oldu.

Baratas, sin sabor y llenan.
Ucuz, tatsız ve doyurucu.

Pero ese sabor suave llega a gustar con el tiempo.
Ama tadı ağzımda gittikçe güçlendi.

Una molécula de ADN está hecha de una columna de azúcares y cuatro sabores de una molécula llamada nucleótido.
Bir DNA molekülü, şeker temelli bir iskelet ve nükleotid adı verilen molekülün 4 farklı çeşitinden oluşur.

Tienes que probar mi tofu sabor camarón.
Benim karidesle lezzetlendirilmiş soya peynirimi denemen gerek.

Aunque, como la mayoría de las grandes urbes, Barcelona tiene sus problemas, los visitantes quedan cautivados por su sabor mediterráneo.
Çoğu büyük şehir gibi Barselona’nın da kendi içinde sorunları olsa da ziyaretçiler bu kentteki Akdeniz havasının tadını her zaman çıkarıyorlar.

¿No sientes un sabor dulce?
Tadı güzel değil mi?

En lo sucesivo tomaría whisky primero para darle sabor al vino.
Şarabın tadını daha iyi alabilmek için bundan sonrh hep önce viski içecekti.

Es una explosión de sabor.
Sanki bir tat patlaması.

Cuando los edulcorantes artificiales se generalizó a principios de 1960, la fórmula fue cambiado a usar sacarina en lugar de azúcar y sin azúcar, Trident se introdujo en 1964 con el lema "El gran sabor que es bueno para los dientes."
1960'lı yılların başlarında yapay tatlandırıcılar yaygınlaştığında, şeker formülü yerine sakarin kullanıldı ve Şekersiz Trident 1964 yılında "Dişlerine Uygun İyi Tat" sloganıyla tanıtıldı.

Las ciguatoxinas no alteran la apariencia, el olor ni el sabor del pescado, y son resistentes a la cocción, la desecación, la salazón, el ahumado y el marinado.
Ciguatera zehri balığın görüntüsünü, kokusunu ya da tadını değiştirmez; ayrıca pişirme, kurutma, tuzlama, füme ya da salamura sırasında da zehir yok olmaz.

Todo parecía tener sabor a ajo.
Her şeyde sanki sarmısak tadı vardı.

Tiene el sabor de la honestidad.
Dürüstlüğünden bir tadım.

¿Cómo fue eso que la Menta y la Baya se unieron entregando un sabor pleno y un intenso Crujir?
Anlamıyorsun. Nane ve böğürtlen nasıl bir araya gelip de o mükemmel lezzet oluyor?

Una tragedia tiene el dulce sabor de la miel.
Dramda bal kadar tatlı bir lezzet vardır.

Vodka de sabores.
Aromalı votkadan.

Le gustó tanto el sabor de su hijo que pidió otra porción.
Kral da oğlunun tadını o kadar beğenmiş ki bir dilim daha istemiş.

Es obvio que no tengo ningún sentido del sabor.
Damak tadım yok, anlaşılan.

Al principio, la asustaron el rugido, el movimiento y el sabor del agua.
İlk başlarda suyun tadı ve dalgaların şiddeti yüzünden homurdanmaya başladı.

¿Sabías que ahí sirven café helado con sabor a cereal de fruta?
Orada meyveli gevrek tadında Frappuccino olduğunu biliyor muydun?

Los frutos silvestres añaden variedad y le dan un toque de color y sabor a la mesa; además, son muy sanos.
Farklı renk ve tattaki bu meyveler, yemeğe çeşitlilik katar ve sağlığa çok yararlıdır.