Géorgie oor Turks

Géorgie

/ʒeɔʁ.ʒi/ eienaam vroulike

pays du Caucase

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

Gürcistan

eienaam

Pays du Caucase

L'hymne national actuel de la Géorgie a été acceptée en 2004, quand Saakachvili est arrivé au pouvoir.
Saakaşvili iktidara geldiğinde Gürcistan'ın şimdiki milli marşı, 2004 yılında kabul edildi.

Georgia

eienaam

Géorgie (État)

Si tu ne rallumes pas le courant, c'est la fin de la Géorgie et des rebelles.
Elektriği açamazsan bu Georgia ve asilerin sonu olur.

géorgie

terme géographique (au niveau du pays)

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

georgia

Si tu ne rallumes pas le courant, c'est la fin de la Géorgie et des rebelles.
Elektriği açamazsan bu Georgia ve asilerin sonu olur.

gürcistan

L'hymne national actuel de la Géorgie a été acceptée en 2004, quand Saakachvili est arrivé au pouvoir.
Saakaşvili iktidara geldiğinde Gürcistan'ın şimdiki milli marşı, 2004 yılında kabul edildi.

Soortgelyke frases

Drapeau de la Géorgie
Gürcistan Bayrağı

République socialiste soviétique de Géorgie
Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti

Géorgie du Sud et les îles Sandwich du Sud
Güney Georgia ve Güney Sandwich Adaları · South Georgia ve South Sandwich Adaları

Histoire de la Géorgie
Gürcistan tarihi

Tamar de Géorgie
Tamar

voorbeelde

excusez-moi, George?
pardon, George?

George, convaincs-moi que c'est la chose à faire.
George, bunun doğru bir karar olduğuna ikna et beni.

Tu sais, tout le monde est au courant pour toi et George!
Bilirsin, bu okulun dışında, sen ve George hakkında

Tu dois venir jouer en Géorgie.
Georgia'da oynamaya gelmelisin, Brian.

J'ai lu dans le journal que vous étiez fiancée à George Williams.
Gazetede George Williams'la nişanlandığınızı okudum.

George Michael décida plutôt de se rendre au bureau de son père pour aller dîner avec lui.
Sahil yerine, George Michael babasıyla yemek yemek için onun ofisine gitmeye karar verdi.

Pendant un moment, j’ai servi comme surveillant de circonscription, rendant visite aux congrégations en partant de l’île de la Reine-Charlotte vers l’est à travers les montagnes jusqu’à Fraser Lake; plus tard, nous avons poussé jusqu’à Prince George et MacKenzie.
Bir süre çevre faaliyetine katılıp, Queen Charlotte Adalarından doğuya giderek, dağların arasından Frazer Gölü ve sonra da Prince George kenti ve MacKenzie kasabasındaki cemaatleri ziyaret ettik.

Et vous êtes George...
Ve sen de George...

George!
George!

George, son ami le plus proche au monde, debout sur le trottoir, regardait autour de lui.
Dünyadaki en yakın arkadaşı George dışarıda kaldırımı gözden geçiriyordu.

George Gay est repêché par un destroyer américain.
George Gay bir Amerikan deniz uçağı tarafından kurtarılacaktır.

Eh bien, dites à Carlsbad... de ma part que... je céderai mes droits sur la baie de Nootka à toute nation qui m'offrira le monopole... du commerce de la fourrure et du thé de Fort George à Canton.
Carlsbad'a gidip benim için şöyle de Nootka Boğazı'nın hakimiyetini teslim edeceğim ülke Fort George'tan Canton'a kadar kürk ve çay ticaretindeki inhisarını bana sunacak olandır.

George mourra quand?
George ne zaman ölecek?

On se moquait de George Harrisson, car son père conduisait le bus.
George Harrison çocukken babası otobüs şoförü olduğu için onunla dalga geçerlermiş.

À l’époque, George Kadu était le seul Témoin dans toute la zone comprise entre Entebbe et Kampala.
O zaman Entebbe-Kampala bölgesinde sadece bir Şahit, George Kadu vardı.

On travaille trop dur, George.
Çok sıkı çalışıyoruz, George.

Georges ne m'avait rien dit.
George bana hiçbir şey söylemedi.

M. George croit toujours que sa femme est en vie?
George hala karısının hayatta olduğuna inanıyor, demek?

George, j'en ai marre.
George, yetti artık.

George et William vont vous accompagner.
George ve William sizi odalarınıza götürecek.

Adieu à l'élection de George Bush.
George Bush başkanlığına elveda.

L'année dernière, un stupide docteur à dit qu'un homme souffrant des maladies de Georges n'aurait qu'un an à vivre.
Bir yıl önce, birkaç aptal doktor George'un hastalığına sahip bir adama, bir yıl vaktinin kaldığını söylemiş.

Si George ne se réveille pas bientôt... Tommy sait qu'il sera enterré avec lui.
Eğer Gorgeous birkaç dakika içinde kalkamazsa Tommy biliyordu ki kendiside onunla birlikte gömülecekti.

Ils vont s'acharner sur George Bennett.
George Bennett zarar görmek üzere.

Elle n'a pas mentionné George Weaver sur ce mur.
Bu duvarda George Weaver'dan hiç bahsetmemiş.