bien oor Turks

bien

/bjɛ̃/ naamwoord, bywoord manlike

à un degré considérablement plus haut

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

iyi

naamwoord

Marque un certain degré de perfection et d’utilité.|1

Bien qu'elle fût une grosse femme, elle dansait très bien.
O ağır bir kadın olmasına rağmen, o iyi dans etti.

güzel

adjektief

Chaque matin est bien. Parce que chaque matin est un début.
Her sabah güzeldir. Çünkü her sabah bir başlangiçtir.

çok

bepaler

à un degré considérablement plus haut.

Önemli derecede daha yüksek seviyede.

Je dormis bien, après quoi je me sentais bien mieux.
Ben iyi uyudum sonra çok daha iyi hissettim.

mal · iyilik · oldukça · hayır · olur · peki · pek · mülk · servet · pekala · öyleyse · sevmek · epey · güzelce · hayli · emtia · hemen hemen · pek çok · Mal · epeyce · epeyi · varlık · kıymet · epeyice · onay · chine vadi

Soortgelyke frases

bien intermédiaire
Ara mal

bien aimer
hoşlanmak · sevmek

bel et bien
adam akıllı

aussi bien
yerine

bien et mal
İyi ve kötü

bien-être
afiyet · dirlik · erinç · esenlik · gönenç · iyilik · rahatlık · refah · sağlık

avoir bien en main
anlamak · bir · havasına girmek · kavramak · öğrenmek

bien-fondé
doğruluk · gerçeklik · haklılık · meşruluk

bien de consommation
Tüketim malı · tüketici ürünü

voorbeelde

Ils étaient frustrés et ils avaient accompli bien moins que ce qu'ils voulaient.
Ümitleri suya düşmüştü ve umduklarından çok daha az şey başarmışlardı.

Je l'aime bien.
Onu seviyorum.

Bien joué.
Aferin.

Mais je connais très bien mon mari et il a besoin de quelqu'un comme vous en ce moment.
Ama kocamı herkesten iyi tanırım, ve şu an senin gibi birine ihtiyacı var.

Bien plus efficace que vos collègues plus expérimentés.
Senden daha tecrübeli olan meslektaşlarından bile daha etkilisin.

Quand je serai dans les pommes, regarde bien mes yeux et mon visage.
Ben baygınken ellerimi ve yüzümü dikkatli izle.

J'aimerais bien passer la nuit avec vous.
Bu geceyi seninle geçirmek istiyorum.

Ceux qui ont fait ça connaissaient très bien la manière la plus efficace de tuer un Jaffa.
Bunu kim yaptıysa bir Jaffa'yı öldürmenin en etkin yolunu biliyor.

Vous êtes pas bien?
Kafayı mı yediniz?

—Et, bien sûr, nous ne voulons pas de votre bateau... pas question pour nous de commencer à monter notre flotte.
Tabii senin o savaş gemini de istemeyiz, biz şimdi kendi donanmamızı kurmaya başlıyoruz.»

Il a entendu une histoire bien différente.
O bambaşka bir hikaye duymuştu

Bien joué.
Aferin Walker.

Je connais bien ça.
Bunu iyi bilirim.

Tout cela se réduit, bien sûr, au soleil.
Bütün bunların kaynağı tabi ki güneş.

Ça se passe bien avec Rachel, et je veux voir ce que ça donne.
Rachel ile işler yolunda gidiyor ve ben de böyle devam etmesini istiyorum.

Tu es bien plus geek que moi.
Teknoloji konusunda benden çok daha bilgilisin.

Tout va bien?
Her şey yolunda mı?

Et bien, si tu permets,...
Senin için sakıncası yoksa-

Tu vas bien?
İyi misin?

Regardez- la.Elle va tellement bien. Elle est simplement géniale
Baksana, harika görünüyor

Bien sûr.
Elbette onda.

Je frapperai les autres point bien assez tôt.
Diğer noktaları da hemen ardından vuracağım.

Bien sûr que non
Yayınlayacak mıyız?

Vous allez bien?
İyi misiniz?

Et bien nous avons besoin d'argent pour tenter l'expérience, pour mettre en place ces outils.
Bunu deneyimlemek için, bu araçları edinmek için paraya muhtacız.