mercimek oor Bosnies

mercimek

/meɾʤi'mec/ naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Bosnies

sočivo

naamwoord

İster mercimek, ister pirinç, ister hamburger ağırlıklı olsun.
Ali širom sveta ljudi napreduju, bilo da se hrane pirinčem i sočivom, bilo da se hrane hamburgerima.

voorbeelde

Hiç özelimiz kalmadı, ve çok ama çok uzun zamandır mercimeği fırına veremedik.
Nemam privatnost, a prošlo je jako, jako, jako dugo od kada je Mama vidjela burgiju.

Kırmızı mercimek.
Crvene leće.

Aslında aynı dava sayılmaz çünkü aramızdan biri dün gece mercimeği fırına verdi.
Nije bas isti slucaj jer... Jedan od nas je povalio sinoc.

Mercimek!
Kolačić!

Kamala mercimeği fırına verdiğine göre Komikyum elementinden kullanmalı.
Sada kada Kamala ima bebe, moramo da se postaramo da dobija dnevnu dozu Hilarijuma.

Mercimek kalmamışmış!
Nema sočiva!

Annesiyle mercimeği fırına verdiğin için olmasın?
Želiš opet da joj povališ mamu?

Mercimek.
Lentils.

Squisheeci Bayanla mercimeği fırına verişinizi gördüm!
Video sam tebe i onu Skviši damu kako se vatate kao zečići s otpada!

Sanırım mercimeği fırına ilk verişimizde onu çalacağım.
Pustit ću je kad nam bude prvi put.

Peggy ve Kurt mercimeği fırına koymuş
Peggy i Kurt

Öğle yemeğinde herkes mercimek yedi
Svi ti ljudi koji su imali lentils za ručak

Anlaşılan bu gece bazıları mercimeği pişirecek!
Izgleda da će se večeras praviti bebe!

Mercimeğe ulaşmak için " Erkekler aşkını nasıl gösterir " taktiğini kullan.
Iskoristi " kako muškarci pokazuju ljubav " protiv nje kako bi došao do kolačića.

Mercimek harika bir şey.
Leca je odlicna.

Mercimek tasima et mi koydun?
U mom loncu za leće imaš meso?

Gidip mercimek topumuz falan var mı diye bak.
Pa idi vidi imamo li one hipik loptice.

Mercimeği fırına vereceğimiz yer.
Ovo je mjesto da pozovemo Brilloa.

Konserve mercimek
Leća/sočivo, konzervirano

İstersen dolapta mercimek var.
Imam leće u hladnjaku, ako želiš.

Evlenme dediysem, mercimeği fırına verme demedim ki.
Nisam rekao da ne treba da joj napravis dete.

Mercimeği kavanozda mı sakladın?
Držala si kolačić u posudi?

Belki de hemen mercimeği fırına atmasına izin vermemeliydin.
Pa, možda, ne bi trebalo da imaju tako brzo skočio u krevet s njim.

Soğanla sote edilmiş domatesli kırmızı mercimek çorbası.
Supa od tune sa lukom i tanko sečenim paradajzom.

Bu arada neden şöminenin başında manitanla mercimeği fırına vermiyorsun ki bu akşam?
Zašto večeras nisi doma pokraj vatre sa svojim mužem pekući kolače?