kibar. oor Engels

kibar.

Vertalings in die woordeboek Turks - Engels

classy

adjektief

Hayatımızda ilk kez kibar bir yere davet edildik.
Once in our life, we get asked to a classy house.

Soortgelyke frases

Melih Kibar
Melih Kibar

cesur gösterişli nazik kibar
gallant

kibar olmayan.
uncourteous

kibar kadın.
gentlewoman

arıtılmış, tasfiye edilmiş, rafine, ince, kibar, zarif
refined

kibar kimse
aristocrat

düz, parlak ve kaygan, yüze gülücü, yapmacık kibar, tatlı dilli, kurnaz, üçkâğıtçı, ince petrol tabakası, saykallamak, cilalamak
slick

kibar davranış veya tarz
bonton

ince, kibar, nazik, terbiyeli
genteel

voorbeelde

Çok formdalardı. Kibarlardı ve çok tatlılardı.
Those boys, they were fit and polite and sweet as pie.

Onun kibar ve şefkatli bir kocaya ihtiyacı var... ve hepimiz seni ve ondan ne istediğini biliyoruz.
She needs a gentle and caring husband - and we all know you and what you want from her.

Tom gerçekten ilgilenmiyor. O sadece kibar davranıyor.
Tom isn't really interested. He's just being polite.

Cleveland'in bu yakasındaki en kibar uyuşturucu satıcılarından biriyle tanışmak üzeresin.
You're about to meet one of the nicest narcotics dealers this side of Cleveland.

Tom kibar değildir.
Tom is impolite.

Gayet kibar davrandın.
You made a decent case.

Çok yalnız olduğunuz için babam size kibar davranmamız gerektiğini söyledi.
My daddy says we're to be nice to you on account of you're real lonely.

Tom kibar değil.
Tom isn't polite.

Kibar ol, Zane!
Gentle, Zane!

Ama yine de bir kız kibar davranılmasını takdir eder.
But still, a girl appreciates a gentlemen now and then.

Cece, hayatımın aşkı. Senden kibarca devamını okumamanı rica ediyorum.
Cece, you're the love of my life, but I-I kindly ask that you don't read ahead.

Hiç kimseye, Bernarda’ya bile böyle kibar davrandığını görmemiştim.
I had never seen him treat anyone with such delicacy, not even Bernarda.

Ari, çok kibarsın.
Ari, that's very macabre.

Kibar ol.
Oh, now, be nice.

Sen hiç kibar davranmazsın.
You're never nice.

Çok kibarca değil mi?
Pretty sweet, huh?

Kibar olmalısın.
You must be polite.

Kibar ol.
Be nice.

Sör, silahınızı bir dakikalığına bana ödünç verecek kadar kibar olur muydunuz?
Sir, would you be so kind as to lend me your weapon for a moment?

Dürüst mü olayım, kibar mı?
Do you want me to be honest or nice?

Tom benim için valizimi taşıyacak kadar kibardı.
Tom was nice enough to carry my suitcase for me.

İster istemez, Byron'un ayyaştan başka bir şey olmadığı nı iddia eden Moskovalı kibar bir hanımefendiyi hatırladım.
I could not help recalling one Moscow lady who maintained that Byron was nothing more than a drunkard.

Gandhi kibarca açıkladı fakat kısaca Hindistana bağımsızlığını kazandırabilecek sivil bir itaatsizlik seferbirliği başlatmak niyetinde olduğunu söyledi.
Gandhi explained politely but firmly that he was intending to start a campaign of civil disobedience through which he would win India's independence.

Bu sabah erkenden gelecek kadar kibarlar.”
They were nice enough to come down early this morning.”

Hey, kibar bir bayanın yanında göt gibi davranmayı kes.
Hey, stop acting like an ass in front of the pretty lady.