otobüs oor Portugees

otobüs

naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

ônibus

naamwoord manlike

Veículo automóvel para transporte colectivo.

Tom bana bir otobüs sürücüsü olmak istediğini söyledi.
Tom me disse que gostaria de se tornar um motorista de ônibus.

autocarro

naamwoord manlike

Veículo automóvel para transporte colectivo.

Siyah insanlar otobüsün arkasında oturmak ya da doluysa ayakta durmak zorunda kaldılar.
Os negros tinham de se sentar nas traseiras do autocarro ou ficar de pé se as traseiras estivessem cheias.

machimbombo

naamwoord manlike

Veículo automóvel para transporte colectivo.

autobus

naamwoord

Otobüse binersen 2 saat sonra Manastır'a ulaşırsın.
Em autobus estarás em Monastir em duass horas.

bus

Herhangi bir Russ otobüsünde misin diye merak etmiştik.
Estávamos pensando se você ja está em um Russ bus.

Otobüs

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

autocarro

naamwoord

cok oturgacli götürgec. Cok kisilik tasima araci.

veículo pesado destinado ao transporte de passageiros

Otobüs terminaline nasıl giderim?
Como faço para chegar à estação dos autocarros?

Soortgelyke frases

Çift katlı otobüs
Double-Decker · Ônibus panorâmico

Deniz otobüsü
hidrofólio

Okul otobüsü
autocarro escolar

Körüklü otobüs
autocarro articulado

deniz otobüsü
hidrofólio

otobüs durağı
paragem

Otobüs şeridi
corredor de ônibus

okul otobüsü
autocarro escolar · ônibus escolar

voorbeelde

Buraya gelirken Bart'ı alıp, üç otobüs değiştirdim Dan.
Apanhei 3 autocarros para chegar até aqui, Dan.

Ona vurdum. Otobüsten indim. Ağladım.
Dei-lhe um soco... saí do ônibus e queria morrer.

Otobüsle mi?
De ônibus?

Bana bir otobüs çarptı.
Eu fui pego por um ônibus.

Boston'a otobüsle gideceğim.
Eu irei para Boston de ônibus.

Buraya otobüsle geldiğin ilk günü hatırlıyor musun?
Lembra do dia que você chegou aqui no ônibus?

İşte otobüs geliyor!
Lá vem ônibus!

Otobüse bin.
Um ônibus.

Dışarıdaki otobüsle başlayabilirsin.
Pode começar com o ônibus lá fora.

O, Santiago ile Ciudad Trujillo arasında bir otobüs hattı işletiyordu; dolayısıyla sık sık başkente gidiyordu.
Ele trabalhava na linha de ônibus entre as cidades de Santiago e Ciudad Trujillo, por isso, ia à capital com frequência.

Ryan, otobüs durağının desenini bile hazırladım kardeşim...
Ryan, estou a tentar perceber o motivo da paragem de autocarro.

Bu otobüs o tarafa gidiyor.
Este ônibus está indo por esse caminho.

Belki kendimi direkt otobüsün önüne atmalıyım çünkü bakarsın bu çirkinlikle bana çarpacak otobüs bile bulamam.
Eu posso até me jogar na frente de um ônibus, porque nem os ônibus querem me pegar.

Otobüs burada durur mu?
O ônibus para aqui?

Otel, otobüs ve kahvaltı dahil iki kişi 940 Euro.
Esse hotel é, incluindo ônibus e café, 940 euros para duas pessoas..

Sana otobüs çarpabilir.
Pode ser atingido por um ônibus.

Otobüse binemezdim, her an birinin beni görebilme ihtimali vardı
Eu não queria pegar o ônibus... porque sempre havia a chance de alguém se lembrar de ter me visto

Otobüs çalışmadığı zamanlar Gurówka'ya nasıl gidiyorsun?
Como é que você vai a Gurowka quando não tem ônibus?

Otobüsleri bozuldu.
A carrinha avariou.

Otobüse binen bir tip değilsin, değil mi?
Não costumas andar de autocarro, pois não?

Öğretmen sözlerine şunları da ekliyor: “Yayınlarınızı her yerde görmek mümkün: otobüste, öğrencilerin ellerinde, hatta banka kuyruğunda bile.
Ele acrescentou: “Suas publicações estão por toda a parte: no ônibus, entre os alunos e até na fila do banco.

Otobüsü kacıracaksın?
Você vai perder o ônibus.

Buraya en yakın olanı Montebello' da...... ve size oraya otobüs bileti edinmeniz hususunda yardımcı olabiliriz
A agência mais próxima é em Montebello, e podemos te ajudar com o recibo do ônibus

Oradaydım, otobüsten iner inmez, 50 gangsterden fazlası bana saldırdı.
Eu tava lá, descendo do ônibus, quando mais de 50 bandidos me atacaram.

Sabah otobüse yetişeceğim.
Vou pegar um ônibus pela manhã.