sevecen oor Portugees

sevecen

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

afetuoso

adjektief

Emir verirken emredici bir ses tonu, övgüde bulunurken mutlu, sevecen bir ton kullanmalısınız.
O comando deve ser dado num tom firme e, o elogio, num tom alegre e afetuoso.

voorbeelde

' dan bu yana sevecen değilim ben
Não tenho sido bom desde

Sessiz, sevecen dakikalara neler oldu?
Lá se foi o sossego

Bana sevecen davrandın.
Tu ages que me amas.

# Sevecen ve yumuşaklığıyla oradaydı, yanımızda #
Com sua bondade e carinho Ele estava lá

Ben onu çok sevecen ve sabırlı buluyorum.
Acho ela uma mulher muito amável e paciente.

Ne kadar şefkatisin.Evinde sevecen ve bir anne gibi yumuşak oacağını sanmıştım
E eu a pensar que me ia tratar maternalmente

Amy beni sevecen ve açık fikirli birisi haline getirdi.
A Amy tornou-me numa pessoa mais afetuosa, e de mente aberta.

Belki de O'nun en huysuz anlarını seviyorum çünkü bu anlarda aslında o kadar sevecen oluyor ki...
Gosto mais dela quando é mais difícil pois sei que é nessa altura que ela mais ama.

Mister Pickwick sevecen bir bakışla, “Sizinle biraz baş başa görüşmek istiyorum” dedi Jingle’a.
Pickwick olhou docemente para Jingle e disse: Eu gostaria de falar-lhe em particular.

İkiz kardeşimle beraber büyüdüm, inanılmaz derecede sevecen bir kardeşti.
Eu cresci com o meu irmão gémeo que era um irmão muito carinhoso.

Annesi çocuklarına karşı sevecen değildi.
Você era gentil com seus filhos?

Öte yandan mutlu ya da sevecen hiç değildim.
Por outro lado, eu não estava feliz e bem intencionado.

'Sana bir sürprizim var,' dedi bana çorbayla doldurduğu kaşığının üzerinden sevecen gözlerle bakarak.
“Tenho uma surpresa para você”, disse ela, fitando-me com olhos afetuosos por cima de uma colher cheia de sopa.

O çok sevecendir.
Ele é muito carinhoso.

Ama bütün bu halleri bile -bana göre- öyle sevecen ve özeldi ki beni umutsuzluğa sürüklüyordu.
Mas todos esses aspectos eram, para mim, tão ternos e particulares que me levavam ao desespero.

Saygılı, sevecen, ve ikinizi koruyan biriydim.
Atencioso, amoroso, capaz de prover para ambos.

Bakkalın daha az sevecen davrandığı bir gün adamakıllı öfkelenmiş bir halde eve dönmüştü.
Num dia em que o merceeiro se mostrara menos amável, voltara para casa em estado de furor desmedido

Affet beni evlenip yuva kurunca sevecen olan Yeni Ahit Tanrısı.
Perdoa-me, Deus bondoso do Novo Testamento depois de teres assentado e teres família.

Bu alaycı bir gülümseyiş miydi, yoksa sevecen mi?
Esse é um sorriso de deboche ou um sorriso de ternura?

Aşırı sevecen Nemesis.
Inimigo extremamente agradável.

Yakışıklı, örnek bir sevecen adamdım da aynı zamanda.
Bom, com o saudável olhar da espécie, também.

Sevecen yaklaşımlar her yerde aynı nedenle nefretle karşılanıyordu.
Por toda parte, as abordagens amorosas eram repelidas pela mesma razão.

Tatil maskesinin arkasında gülümseyen sevecen bir yüz değil, sert, kemikli ve belki de korkunç bir şey vardı.
Logo atrás do véu das férias havia um rosto que não era de risos, mas sim ossudo e talvez aterrorizante.

Sevecen bakışını hatırlıyorum
Ela parecia exatamente com você