couler oor Turks

couler

[kuˈle] werkwoord

Mouvement par petites particules ou d’un milieu continu tel qu’un fluide ou un gaz.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

akmak

werkwoord

Mouvement par petites particules ou d’un milieu continu tel qu’un fluide ou un gaz.

Bir sıvı veya gaz gibi sürekli bir ortamın veya küçük taneciklerin hareketi.

dökmek

werkwoord

Beaucoup de sang de nos pères a coulé pour exterminer cette vermine.
Bu belayı yok edebilmek için atalarımız kanlarını döktü.

batmak

werkwoord

Le Titanic coula lors de son voyage inaugural. C'était un gros navire.
Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.

batırmak · geçmek · akıtmak · koymak · daldýrmak

Soortgelyke frases

coulé
döküm

couler un bronze
boşaltım yapmak · dışkılamak · etmek · kaka yapmak · sıçmak

coulée verte
Yeşil yollar

nœud coulant
Adi ilmek

coulant
akan · akıcı · geniş · köken · uysal

coulée
akma · akıntı · döküm

faire couler
akıtmak · azaltmak

voorbeelde

Cependant, en exerçant un emploi de ce genre, on court le risque de faire couler le sang si l’on est amené à se servir de son arme.
Bununla birlikte silah kullanmayı gerektiren bir durum olduğunda böyle bir iş, kişiyi kan suçu altına girme riskine sokabilir.

Il aurait assez d’hommes autour de lui; si le sang devait couler, deux de plus n’importeraient guère.
Jon’un etrafında yeterince adam olacaktı; iş kan dökmeye gelirse, fazladan iki adam bir şey değiştirmezdi.

Comme une rivière qui coule
Doğruca denize akan

Quand les hommes trouvent une cavité, on fait des trous et on coule du plâtre.
Boşluk bulunduktan sonra şimdi birçok delik açıyorlar ve bu deliklerden alçı döküyorlar.

Vous voulez le couler, Frank.
Kıçının üzerine düşmesini istiyorsun Frank.

Mon concours est en train de couler.
Güzellik yarışmam tamamen mahvolacak.

Plutôt couler avec Pétunia!
Petunya'yla batmayı tercih ederdim.

Rapporté comme coulé par un sous-marin allemand.
" Raporlara göre Alman U-gemisinin kurbanlarındanlar. "

Je coule avec le navire, disons.
Sanki bir gemiymiş gibi evle batacağım.

Il pleut à verse, et leau coule à flots dans la grotte là où auparavant nentraient que quelques gouttes.
Yağmur yüzünden, dere her iki tarafta da yatağını bir iki metre aşmış.

Quand elle a coulé, elle vivait.
Araç suya atıldığında kız hâlâ hayattaymış.

Coulés par un Akikaze au large du détroit de Bungo.
Hepsi Bungo boğazında Akikaze tarafından batırıldı.

De l'eau a coulé sous les ponts.
Sular geçti gitti köprünün altından.

Combien de sang feras- tu couler?
Yaşamak için ne kadar kana ihtiyacın var, Michael?

Personne coule un bronze dans un urinoir sans aucune raison.
Hiç kimse pisuara sebepsiz s.çmaz.

Là où j'étais, l'eau avait coulé sur son corps... et je trouvais cela intensément érotique.
Vücuduna dökülen suyun olduğu yere uzanmış, onu erotik buluyorum

Encore quelques tragédies locales et Josie va peut-être couler la scierie sans l'aide de personne.
Birkaç yerel trajedi daha ve Josie fabrikayı kendi elleriyle toprağa gömecek.

Qui sait si la chandelle n’avait pas coulé, si les ombres n’avaient pas bougé ?
Mumun alevi titreşmemiş miydi; gölgeler kımıldamamış mıydı?

On a cru qu'il avait coulé, mais on n'a jamais trouvé l'épave.
Okyanusa çakıldığını düşündüler ama enkazını hiç bulamadılar.

Il veut nous couler.
Bizi batırmak istiyor.

L'eau a coulé?
Ne geçip gitmesi?

Et bien, j'ai appris à laisser couler.
Boş vermeyi öğreniyorum.

Je vais peut-être choisir de m'approcher de lui, le trancher à vif et laisser son sang couler sur moi.
Belki de yaklaşır ve boğazını kesip kanının üstüme akmasına izin veririm.

Et si vous réussissez à échapper aux poursuites, vous tentez de couler des navires au cœur même de la base de Norfolk.
Eğer yakalanmayacak kadar iyiysen, burada Norfolk'taki deniz üssündeki bir gemiyi batırmaya çalışacaksın.

Les éruptions commencent sous l’eau, où la lave se refroidit rapidement, formant des croûtes et des coulées en forme de langues qui, les unes sur les autres, ressemblent à des piles de coussins.
Yanardağ patlamaları sonucunda akan lavlar çabucak soğuyup kabuklar ve dil şeklinde donmuş kütleler oluşturur; bunlar üst üste yığılarak yastık yığını gibi görünür.