insolation oor Turks

insolation

naamwoord vroulike

hyperthermie

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

güneş çarpması

naamwoord

J'ai jamais été aussi près d'avoir une insolation.
Güneş çarpması geçirmeye hiç bu kadar yakın olmamıştım.

voorbeelde

Essayer de trouver le chemin pour sortir du Désert – avant de mourir de soif ou d’insolation.
Kıraç’ta kendi başına yol bulmaya çalışacaktı... susuzluk ve güneş çarpmasından ölmezse.

Albertine a une insolation.
Albertine'e güneş çarptı.

J'espére que vous et vos poulets choperez une sale insolation.
Umarım senin de, tavukların da başına güneş geçer.

Ce soir, après une insolation, Otto a dû aller se coucher de bonne heure avec la migraine.
Bu akşam güneş çarpması yüzünden başı ağrıyan Otto erkenden yattı.

Elle est peut- être morte d' insolation
Belki de güneç çarpması sonucu ölmüştür

J'ai failli avoir une insolation.
Daha geçen gün düşüp bayıldım.

A ton avis c' est quoi, une insolation?
Sence sorun nedir?Güneş çarpması mı?

Ni d'insolation.
Susuzluk ve tehlikeye.

Les bandits, la soif, l’insolation, les serpents.
Haydutlar, ' susuzluk, yalnızlık, yılanlar.

Ah, c'est l'insolation qui parle là.
Başına güneş geçmiş senin.

J' avais attrapé une insolation en travaillant sur la route
Yolda çalışırken güneş çarpacak

Cet homme souffre d'insolation et de déshydratation.
Adam yorgunluk ve ateşten hasta olmuş.

Mais si l'un d'eux décide de rouler les autres pour se sortir de là, tu chopes une grosse insolation.
Senin elemanlardan biri, senin diğer elemanların üzere cinayeti yıkmaya çalışıyor, seni tecrit etme işinde büyük bir gedik var.

S'il y a un bon Dieu, elles auront une insolation dans dix pas.
Eğer Tanrı varsa, on adım sonra alev alacaklar.

Les kangourous qui ne sont pas à l'abri risquent une insolation.
Açıkta olan kanguruların aşırı sıcağa maruz kalma tehlikesi var.

Je dois avoir une insolation.
Beni güneş çarpmış olmalı.

Il a attrapé une insolation.
Güneş çarpmasına maruz kaldı.

L’insolation, la fatigue étaient plus fortes que mon corps.
Güneş çarpması, yorgunluk, bedenimden daha güçlüydü.

Si une jeune dame prend une insolation, le fait n’a aucune signification pour le reste de l’univers.
Genç bir kadının başına güneş geçerse, bunun evrenden yana hiçbir anlamı yoktur.

Il dit que je risque une insolation.
Yoksa başıma güneş geçermiş.

– Il s’en était allé aux mines, et il y a pris une insolation et il est mort, dit la vieille madame Fairfield.
“Maden ocağına gitti, orada güneş çarptı, öldü,” dedi yaşlı Mrs.

Tu dois avoir une insolation.
Güneş çarptı seni herhalde.

Il doit souffrir d'insolation.
Onu güneş çarpmış olmalı.

Pas une insolation.
Bu sıcak çarpması değil.

J'ai jamais été aussi près d'avoir une insolation.
Güneş çarpması geçirmeye hiç bu kadar yakın olmamıştım.