nourrice oor Turks

nourrice

/nu.ʁis/, /nuʀis/ naamwoord vroulike

Femme qui s'occupe des enfants d'autres personnes généralement comme travail à temps plein.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

sütanne

naamwoord

Femme embauchée pour allaiter l'enfant d'une autre femme.

Bir başka kadının çocuğuna süt vermek için tutulmuş [işe alınmış] kadın.

Cet endroit et une nourrice berlinoise.
Burası ve Berlin'deki bir sütanne.

sütnine

Femme embauchée pour allaiter l'enfant d'une autre femme.

Bir başka kadının çocuğuna süt vermek için tutulmuş [işe alınmış] kadın.

Mais ne rajeunis pas!II faudrait que je te trouve une nourrice
Sen fazIa gençIeşme, yoksa bir sütnine buImamız gerekecek

sütana

Femme embauchée pour allaiter l'enfant d'une autre femme.

Bir başka kadının çocuğuna süt vermek için tutulmuş [işe alınmış] kadın.

dadı

naamwoord

Vous pouvez engager une nourrice, acheter un appart plus grand, gagner votre vie.
Yaşamını sürdürebilmek için bir dadı tutarsın daha büyük bir daireye geçersin.

bakıcı

naamwoord

Comme la nourrice qui a laissé mourir les jumelles parce qu'elle était occupée avec vous sous les draps.
Senin yatağında olduğu için ikizlerin ölümüne sebep olan bakıcı gibi.

voorbeelde

La Nourrice. – Oui, mille fois!
DADI Başüstüne, hem de binlerce kez.

J'arrive, bonne nourrice.
Derhal, iyi dadı

La nourrice a dit Cage?
Dadı, Cage olduğunu mu söyledi?

Il s'efforça de me calmer, comme une nourrice calmerait un enfant, et tint mon histoire pour le fruit de mon délire
Bir bakıcının çocuğu yatıştırması gibi beni yatıştırmaya çalıştı ve hikâyeme çılgınca sayıklamalar gözüyle baktı.

Si une nourrice d'un couple célèbre pourrait être soudoyée pour les photos de leur enfants.
Veya ünlü bir çiftin dadısının para karşılığında bebeklerin fotoğraflarını çekip çekmeyeceğini öğrenmek için.

Il est rentré à la maison, et la nourrice lui a donné une lettre
Eve gelmiş, bakıcı ona bir mektup uzatmış.

Pas pour surveiller les nourrices, mais pour surveiller les maisons voisines et découvrir les codes de sécurité afin de vous introduire dans les maisons sans être détecté.
Dadıları kontrol etmek yerine, karşıdaki evlerin güvenlik alarm kodlarını ele geçiriyor ve oralara fark edilmeden giriyordunuz.

Et à condition que ça n'empiète pas sur la recherche de nourrice.
Dadı araştırmasını baltalamadığı sürece.

--Et si la nourrice est endormie et ne veut pas nous entendre ?
İKİNCİ KOLCU Ya dadı uyur da bizi işitmezse?

« C’est toujours Nourrice qui vient chercher l’eau de Yezzan, avec quatre hommes et une carriole tirée par une mule.
“Yezzan’ın suyunu her zaman Bakıcı çeker, dört adam ve bir katır arabasıyla.”

Pourquoi l'épingle à nourrice?
O çengelli iğneyle ne yapıyorsun?

Je t'ai confié aujourd'hui... à la nourrice.
Senin güvenliğini ayarladım.

Elle est ta nourrice?
Dadınız mı?

Finalement, la Ddass l'a placé chez une nourrice.
Sonra bir bakım evine verildi.

Mais que fait ta nourrice?
Usta Ichi.

Ma nourrice vous guidera.
Hizmetkârım sana yardımcı olacaktır.

Et si la nourrice est endormie et ne veut pas nous entendre?
Ya dadı uyuyorsa ve bizi duymazsa?

La nourrice.
Sütanne.

LA NOURRICE. - C'est ainsi qu'elle est affaissée, sanglotant et pleurant, pleurant et sanglotant !...
DADI O da böyle yere serilmiş ağlıyor, Hıçkırarak ağlıyor, ağlıyarak hıçkırıyor.

Et l'un des designers est sorti de la pièce en courant et a attrappé un feutre pour tableau blanc et une boîte en métal ce qui est maintenant devenu un outil de prototype très précieux et une épingle à nourrice.
Ve tasarımcılardan biri odadan koşarak çıkıp bir beyaz tahta keçe kalemi ve bir film kutusu - ki bu günümüzde çok değerli bir prototip aracı haline geliyor -- ve bir maşa getirdi.

L’enfant sera mis en nourrice.
Bebek bakıcılığı bile yapabilirler.

Elle pensait à l'enfant, à son enfant semblable à celui de la fille de sa nourrice, qu'elle avait vu la veille.
Kendi çocuğunu düşünüyordu, tıpkı bir akşam önce sütninesinin kızının kucağında gördüğü çocuk gibi.

Vous devriez profiter de la nourrice, mon amour.
Yanına bir dadı almalısın, canım.

Je savais pas que le tien, c'était les nourrices mexicaines.
Ama ben de Meksikalı, ateşli bir ninenin senin tipin olduğunu fark etmemiştim.

Les nourrices nous narraient leur existence pour nous faire frissonner avec des contes d'horreur.
Dadılar, bizi korkunç masallarla sindirmek için, onların varlığını anlatırlardı.