nourriture oor Turks

nourriture

/nu.ʁi.tyʁ/ naamwoord vroulike

Une substance qui peut être ingérée et utilisée par l'organisme comme source de nutrition et d'énergie.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

besin

naamwoord

Le poisson est une source de nourriture importante pour les hommes.
Balık insanlar için önemli bir besin kaynağıdır.

yiyecek

naamwoord

élément d'origine animale, végétale, fongique, consommé par des êtres vivants à des fins énergétiques ou nutritionnelles, dans le processus d'alimentation

L'avoine est depuis longtemps une nourriture pour les chevaux et les mules.
Yulaf uzun zaman atlara ve katırlara yiyecek olmuştur.

yemek

naamwoord

L'avoine est depuis longtemps une nourriture pour les chevaux et les mules.
Yulaf uzun zaman atlara ve katırlara yiyecek olmuştur.

azık · gıda · yem · besleme · aş

Soortgelyke frases

nourriture pour chien
köpek maması · köpek yemi

nourriture pour chat
kedi maması

Nourriture pour chats
Kedi maması

j'ai besoin de nourriture
gıda ihtiyacım var

Nourriture pour animaux
Evcil hayvan maması

voorbeelde

On fournit au plus vite aux sinistrés nourriture, eau, abri, soins médicaux, soutien affectif et spirituel.
En kısa zamanda yiyecek, su, barınak, tıbbi bakım, duygusal ve ruhi destek sağlanır

Allongés dans ces capsules, les gens sont une source de nourriture.
Kapsül içine uzanarak, insanlar bu şeyler için bir besin kaynagi haline geliyor.

Malgré ce genre d’intimidation, les frères ont continué de livrer la nourriture spirituelle.
Bu tehditlere rağmen, kardeşler ruhi gıdanın dağıtımına devam etti.

Mues par la compassion, des mères vont jusqu’à se priver de nourriture pour donner à manger à leurs enfants.
Anne çocuklarına duyduğu şefkat sonucu beslenebilmeleri için kendi payından bile verir.

Elle tenait un petit stand de légumes et de jus au marché de fermiers, et elle travaillait à mi-temps en donnant des échantillons gratuits à la companie de nourriture saine.
Çiftçi pazarında küçük bir sebze ve meyve standı işletiyor ve ücretsiz numune dağıtan sağlıklı yiyecek kooperatifinde yarı zamanlı olarak çalışıyor.

La nourriture n'est pas terrible, n'est-ce pas?
Çok fazla yemeğimiz olmasa da, değil mi?

Il faut environ 10 calories pour produire chaque calorie de nourriture que nous consommons en Occident.
Batıda, tükettiğimiz yiyeceklerin her kalorisi için 10 kalori harcanıyor.

La nourriture est interdite.
Mağazada yiyecek yemek yasak.

Un grand merci pour la somme colossale de recherches, d’étude et de travail qui entre dans la préparation de La Tour de Garde, laquelle est vraiment de la nourriture spirituelle.’
Gerçek bir ruhi gıda olan Kule dergisinin hazırlanması için gereken büyük çaptaki araştırma ve incelemeler için çok çok teşekkürler.”

House ne laisserait jamais de la nourriture pourrir pendant des jours
House asla yemeklerini günlerce çürümeye bırakmaz.

Du fait de l’abondance de nourriture et de l’absence d’ennemis naturels, la population résistante au pesticide croît rapidement, ce qui oblige l’agriculteur à pulvériser de nouveau, parfois avec un insecticide plus puissant que le premier.
Yiyeceğin bolluğu ve zararlılarla beslenen yararlı böceklerin yok edilmesi sayesinde böcek ilacına dirençli böceklerin toplam sayısında bir patlama olması kesindir. Bu, çiftçiyi tekrar ilaçlama yapmaya, belki de çok daha güçlü bir böcek ilacına başvurmaya bile zorluyor.

On nous donnait de jolis vêtements et une excellente nourriture.
Güzel elbiseler ve leziz yemekler veriyorlardı.

Bon, plus vous irez loin, plus les routes seront dangereuses. La nourriture se faisant rare... il y aura des risques là-bas.
Pekala, bakın, ne kadar uzağa giderseniz yollar o kadar tehlikeli hale gelir. Ve yiyecek ne kadar azsa... tehlike de o kadar yakındır.

Trouver un endroit où rester, de la nourriture.
Kalacak yer, yiyecek bulurduk.

Horrible nourriture.
Yemeklerden nefret ediyormuş.

Alors gardez cela à l'esprit, nous avons besoin de nourriture et d'oxygène pour survivre.
Hayatta kalmak için yiyeceğe ve oksijene ihtiyaç duyduğumuzu unutma.

C'est la nourriture polonaise.
Polonya yemeği.

Je m'en remets à vous. Pour la nourriture sur la table et pour le toit sur la tête.
Kursağıma giren lokmayı başımı sokabileceğim yeri size borçluyum.

Pas sur la nourriture, pas sur le vin, et certainement pas sur la guerre.
Ne yemekle, ne şarapla, ne de elbette ki savaşla ilgili.

Émeute en cours pour de la nourriture.
Yiyecek için ayaklanma var.

Je ne partagerai jamais ma nourriture avec elle.
Hiçbir zaman yemeğimi onunla paylaşmayacağım.

Et lorsque le médecin commence la visite, elle connait la taille, le poids, s'il y a de la nourriture à la maison, si la famille vit dans un refuge.
Ve doktor muayeneye başladığında, hastanın, uzunluğunu, kilosunu, evinde yiyecek olup olmadığını, ailesinin bir evde yaşayıp yaşamadığını bilir.

Il y a plein de nourriture par ici.
Etrafta yemek çok.

— Ils ne pourraient pas acheter leur nourriture ?
"""Neden yiyeceklerini satın almıyorlar?"""

Il tire profit au maximum de cette nourriture en la digérant dans les quatre poches de son estomac, en prélevant les précieux nutriments et en emmagasinant de la graisse.
Mus, yediklerinden olabildiğince yararlanmak için bitkileri dört bölmeli midesinde sindirir, böylece ihtiyacı olan besin maddelerini özümser ve vücudunda yağ biriktirir.