Stridsvogn oor Turks

Stridsvogn

Vertalings in die woordeboek Noorse Bokmål - Turks

Tank

Den slår på stridsvogner, jetfly og missiler, så lenge de er innen rekkevidde.
Tank paletleri, jetler, füzeler, mesafe içerisinde oldukları sürece çalışırlar.

stridsvogn

Vertalings in die woordeboek Noorse Bokmål - Turks

tank

naamwoord

Men stridsvognen er bare en liten forrett sammenlignet med det vitenskapsmenn konstruerer nå.
Ancak bu tank ülkenin en iyi bilim adamlarının yapacağı yeni şeye oranla sadece bir ordövr sayılır.

Tank

Den slår på stridsvogner, jetfly og missiler, så lenge de er innen rekkevidde.
Tank paletleri, jetler, füzeler, mesafe içerisinde oldukları sürece çalışırlar.

Soortgelyke frases

Stridsvogner under første verdenskrig
I. Dünya Savaşı tankları

voorbeelde

Vi har stridsvogner og infanteri.
Tanklar var, çocuklar, ve beraberinde piyadeler.

Kanonskytter på en stridsvogn.
Baban savaştaydı, değil mi?

Det som slo meg, det knuste hjertet mitt, var å gå ned hovedgaten i Sarajevo, hvor min venn Aida så stridsvognen komme for 20 år siden. Og at i den gaten var mer enn 12 000 røde stoler, tomme, en for hver som døde under beleiringen, bare i Sarajevo, ikke hele Bosnia, og det strakk seg fra en ende av byen til en stor del av den, og det mest knusende var de bittesmå stolene for barna.
Ve bunlar içerisinde beni en çok sarsan ve kalbimi kıran, Saraybosna'nın ana caddesinde yürümek oldu 20 yıl önce arkadaşım Aida'nın tankın geldiğini gördüğü bu yolda 12. 000 den fazla kırmızı sandalye vardı, boş ve bunların her biri kuşatma esnasında ölen bir kişiyi temsil ediyordu sadece Saraybosna'da, tüm Bosna'da değil ve şehrin bir ucundan büyük bir bölümüne kadar uzanıyordu ve benim için en acısı çocuklar için koyulan minik ufacık sandalyelerdi.

«Han så en stridsvogn med et spann av stridshester, en stridsvogn med esler, en stridsvogn med kameler.
“Savaş arabalarının, atlara, eşeklere, develere binmiş insanların çifter çifter geldiğini görünce dikkat kesilsin.”

(Job 39: 19—25) I fortiden kjempet krigere fra hesteryggen, og hester trakk stridsvogner med en fører og én eller to krigere.
Ardından Tanrı Eyub’a atla ilgili sorular sorar (Eyub 39:19-25). Eski devirlerde askerler at sırtında savaşırlardı.

Da vinner man en ekte stridsvogn.
Kim bin puana ulaşırsa tankı da o alır.

Stridsvogner!
Tanklar!

Vi kjører tre kilometer nordover til Papa Victor 217598 til nærmeste landsby for å spørre om stridsvognene.
Üç kilometre doğuya, Papa Victor 2-1-7-5-9-8'e doğru ilerliyoruz. Etraftakileri, direnişçilerle ilgili sorguya çekeceğiz.

A, hva er drivstofforbruket på en Tiger-stridsvogn?
A, Kaplan tankının yakıt ikmali nedir?

Når du sier utilstrekkelig, mener du at dere ikke har funnet ødelagte irakiske stridsvogner?
Tekrarlayın, düşman araçlarına dair bir kalıntıya rastladınız mı?

Fra Moab vil jeg ha 1000 stridsvogner.
Moab'dan, 1,000 arabalı asker istiyorum.

Ja, stridsvogner ruler.
Evet, Hafif Zırhlılar süper.

Og stridsvognene?
Bir de, tanklar?

Selv om israelittene ikke var så teknisk avansert som kanaaneerne, som hadde stridsvogner og befestede byer, gjennomførte de modig Jehovas vilje.
İstihkâmlı şehirleri ve silahlı arabaları olan Kenânlılar kadar gelişmiş bir teknolojiye sahip olmamalarına rağmen, İsrailliler, Yehova’nın iradesini cesaretle yerine getirdiler.

* Den andre gangen Elisja så hester og stridsvogner av ild, var i den kritiske situasjonen i Dotan som er beskrevet i begynnelsen av denne artikkelen.
* Elişa ateşten atlar ve savaş arabalarını ikinci kez, makalenin giriş kısmında bahsedilen olayda, Dotan’da gördü.

Men kan det skyldes noe annet enn Guds inngripen at det begynte å styrtregne akkurat på det stedet og på det nøyaktige tidspunktet, slik at 900 stridsvogner kjørte seg fast i gjørmen?
Fakat 900 savaş arabasını hareketsiz kılacak kadar yoğun bir yağmurun tam doğru anda ve tam doğru yere yağması Tanrı’nın müdahalesinden başka bir şeyle açıklanabilir mi?

Det er ingen stridsvogner.
Düşman falan yok.

Skytevåpen, fly, stridsvogner, gift.
Silah, uçak, tank, zehirli gaz.

Vi er omringet av sovjeternes stridsvogner, og legger ned våpen.
Rus tankları etrafımızı sardığında, silahlarımızı teslim etmek zorunda kaldık.

5 tonn sprengstoff, og vi traff ingen stridsvogner.
11000 ton bomba yağdırdık ve, tek bir araç bile vuramadık.

Og plutselig ser hun en stridsvogn, som sakte beveger seg frem hovedgaten i Sarajevo den slår alt ut av sin vei.
Saraybosna'nın ana caddesinde yavaşça ilerleyen bu tank önüne çıkan her şeyi devirip geçiyordu.

Jeg kaster meg under en fiendtlig stridsvogn
Kendimi bir düşman tankının önüne atacağım

Den har to og en halv gang ildkraften og det dobbelte av pansringen på amerikanske stridsvogner.
Amerikan tanklarına göre iki buçuk kat daha fazla ateş gücü ve iki kat daha fazla zırhı var.

Ser ut til å være nytt utstyr på stridsvognen.
Tankta yeni özellikler var gibi.

De sovjetiske styrkene tapte mellom 150 og 300 stridsvogner i slaget, mens den tyske siden tapte rundt 70-80 stridsvogner.
Tank kayıpları ise çelişkilidir, fakat yaklaşık 300 Sovyet tankı ve Alman taarruzunda kayıpları 70-80 zırhlı muharebe aracıdır.