Ejército oor Turks

Ejército

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

Ordu

Proper noun

Ordu (askeriye)

El ejército está en el norte para proteger la frontera.
Ordu sınırı korumak için kuzeydedir.

ejército

/exeɾsiˈto/, /e.ˈxer.θi.to/, /exeɾθiˈto/ naamwoord manlike

Gran fuerza militar actuando principalmente en operaciones terrestres.

Vertalings in die woordeboek Spaans - Turks

ordu

naamwoord

nombre que recibe en español la institución encargada de la defensa o ataque militar de un Estado

Los dos ejércitos estaban situados el uno en frente del otro y se pasaban los días sin hacer nada.
Her iki ordu bir diğerinin önüne yerleştirildi ve günlerini bir şey yapmadan geçirdiler.

asker

naamwoord

¿Le escribías a tu esposa cuando estabas en el ejército?
Askerde iken karınıza yazdnız mı?

leşker

Noun

sahra ordusu

unidad militar compuesta por varios cuerpos de ejército

Soortgelyke frases

Ejército regular
Düzenli ordu

Fuerzas Especiales del Ejército de Estados Unidos
Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri

ejército rojo
kızıl ordu

Ejército del Imperio Otomano
Osmanlı Ordusu

Ejército Rojo
Kızıl Ordu

Ejército permanente
daimi ordu

ejército irregular
düzensiz ordu

Grupo de ejércitos
Ordular Grubu

Fracción del Ejército Rojo
Kızıl Ordu Fraksiyonu

voorbeelde

Fue un veterano del ejército, asignado al medio oriente, que voló la escuela de una villa
Orta doğunun dışında görevli, bir okulu havaya uçurmuş eski bir asker

Y sabes que enviarán, no sé, un ejército.
Sonra da bir ordu gönderirler.

Ahora solo es un lugar que invaden los ejércitos saqueadores.
Şimdi ise sadece yağmacı askerlerin uğradığı bir yer.

Aquí en las industrial W, los mejores científicos en cooperación con el ejército estadounidense y debido a la falta de tropas norteamericanas están desarrollando un virus químico, tóxico y de fácil transmisión que reanima tejido muerto.
Burada, W Şirketinde askerlerle iş birliği içinde çalışan bilim adamaları, Birleşik Devletler ordusundaki asker sıkıntısına karşı, ölü dokuyu tekrar canlandıran bir toksin, kolaylıkla transfer edilebilen bir kimyasal virüs geliştiriyorlar.

Winkelman no tenía la ilusión de que el ejército holandés pudiera devolver de nuevo a los ejércitos de Hitler a Alemania.
Hollandalıların Hitler'in ordularını Almanya'ya geri itebileceği yanılgısına sahip değildi.

Un antiguo piloto del ejército.
Eski bir donanma pilotu.

No llevaré a un maldito ejército a través de la isla, Jack.
Adayı bir orduyla geçmeyeceğim.

Un camión del ejercito estaba aparcado en el exterior y adentro había montones de comida enlatada y uniformes del ejrecito.
Bir askeri araç dışarıya park etmişti ve içeride konserve kutuları ve askeri üniformalar vardı.

La gente está empezando sus propios ejércitos privados.
İnsanlar kendilerine ait ordular kuruyor.

El personal en general tiene una idea que, en caso de guerra, el personal soviético tendrá mando directo sobre las unidades de línea de los ejércitos del Pacto de Varsovia.
Genelkurmay Başkanlığı, bir savaş durumunda Sovyet karargâhının Varşova Paktı ordularını, zincir üzerinden direkt komuta edebileceğini düşünüyor.

Alentó a toda la plana del ejército y a los organismos estatales a actuar del mismo modo.
Bütün askeri personeli ve hükümet kurumlarını da aynı yolda yürümeye teşvik etti.

Eso porque esto es el Ejército no es una casa de chicas.
Çünkü burası ordu öğrenci yurdu değil.

Esta era de uso común en el ejército confederado.
Bunlar Konfederasyon ordusunun standart silahıydı.

Necesitamos a un ejército.
Bir orduya ihtiyacımız var.

Faraón reunió a su ejército y siguió a Israel hasta Pihahirot.
Firavun ordusunu topladı ve Pi-hahirot yakınında olan İsrail’in peşine düştü.

No aceptamos los antiguos procedimientos del Ejército
Ordudaki eski kaideler de bizim için kabul edilebilir bir şey değil

Torrhen Stark dobló la rodilla ante Aegon el Conquistador para que su ejército no tuviera que enfrentarse al fuego.
Torrhen Stark, ordusunun ateşle yüzleştiğini görmektense Fatih Aegon’a diz çökmeyi tercih etti.”

Ha aplastado al ejército. ¡ Mátalo!
Askerlerimiz eziliyor!

¿ Incendiar Marsella?¿ Reunir un ejército?
Marcel' i yok edip bir ordu mu toplayalım?

Habrá un juez, y el Ejército le respaldará.
Buraya bir yargïç yollarlar ve ordu da onu destekler.

Babangida hace referencia al ejército y al golpe de Estado militar.
Babangida, askeriyeyi ve askeri ihtilali hatırlatır.

En el ejército no existe el " por qué ".
Orduda neden diye sorulmaz.

Tal vez debería unirme al ejercito, conseguir uno de esos guapos soldaditos.
Belki bende orduya katılmalıyım, şu seksi deniz komandolarından bir tane bulmak için.

El avance francés fue detenido lo suficiente para permitir que nuestros ejércitos se reagruparan.
Fransız ilerleyişi, ordularımızı tekrar toparlamaya yetecek kadar durduruldu.

11 Y aconteció que el ejército de Coriántumr plantó sus tiendas junto al cerro Rama; y era el mismo cerro en donde mi padre Mormón aocultó los anales que eran sagrados, para los fines del Señor.
11 Ve öyle oldu ki Koriyantumur’un ordusu Ramah tepesinin yanında çadırlarını kurdu; ve bu tepe babam Mormon’un kutsal olan kayıtları Rab’be sakladığı aynı tepeydi.