anglophonie oor Turks

anglophonie

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

İngilizce konuşan insanlar topluluğu

voorbeelde

Ils ont découvert que lorsque des anglophones entendent de l’anglais, leur lobe temporal gauche s’active.
Araştırmacılar, İngilizce konuşanlar aynı dili konuşan birini duyduklarında sol şakak lobunun faaliyete geçtiğini gördüler.

Là, Allan enseigne à un chirurgien anglophone, en Afrique, les compétences fondamentales nécessaires à une chirurgie mini invasive.
Burada Allan, Afrika'daki İngilizce konuşan br cerraha minimal invazif ameliyat yapmak için gereken basit temel becerileri öğretiyor.

Yusuke est un jeune pionnier d’un groupe anglophone du Japon.
Genç bir öncü olan Yusuke, Japonya’da İngilizce konuşan bir grupta hizmet ediyor.

Donc, pour eux, une table est un peu comme une fille, contrairement à ce que peuvent imaginer les anglophones.
Yani Fransızca veya İspanyolca konuşan biri iseniz İngilizce konuşan birinin aksine masa size göre bir kız.

Sousa Jamba (en) (1966-), journaliste et romancier anglophone.
Sousa Jamba (1966– ), gazeteci ve romancı.

Il était relativement facile de communiquer lorsque nos amis anglophones étaient là pour servir d’interprètes, mais c’était plus difficile lorsqu’ils partaient.
İngilizce konuşan arkadaşlarımız tercüman olarak yanımızda bulunduğunda iletişim kurmak oldukça kolaydı, ancak gittiklerinde zordu.

Dans les versions anglophones Sophie est appelée Penny.
Dizinin Filipinler versiyonunda adı "Monique"dir.

La première classe était composée de 24 étudiants anglophones.
İlk sınıf İngilizce konuşan 24 kişiden oluşuyordu.

Lorsque le système international a été introduit dans les pays anglophones, le système géodésique utilisé en Amérique du Nord était le North American Datum de 1927 (NAD27) ayant été construit par triangulation basée sur la définition du pied dans le Mendenhall Order de 1893 (1 pied = 1200/3937 mètres).
İngilizce konuşulan ülkelerde uluslararası ölçü uygulanmaya başlandığında , Kuzey Amerika'da temel jeodezik datum 1927 (NAD27) Kuzey Amerika Datum'u idi , ki bu sistem nirengi üzerinden 1893 tarihli Mendenhall Order'da foot tanımına göreydi.Bu da 1 foot = 1200⁄3937 metreye denk geliyordu.

7 Néanmoins, à cette époque la majorité des Témoins de Jéhovah étaient concentrés dans des pays protestants et anglophones.
7 Bununla beraber, Yehova’nın Şahitlerinin çoğu, İngilizce konuşan Protestan ülkelerde oturuyordu.

La blague est devenue populaire parmi les fans anglophones.
Oyun, Bizans soyluları arasında çok popülerdi.

Notez bien que tous ces bébés sont de familles monolingues anglophones.
Önemli olan, bunların hepsinin tek dil bilen İngilizce öğrenen bebekler olduğu.

Patricia Kuhl (University of Washington) et ses collègues se sont intéressés au langage qu’utilisent les Russes, les Suédois et les anglophones pour parler à leurs nourrissons.
Washington Üniversitesinden Patricia Kuhl ve arkadaşları bebeklere yönelik konuşmaları üç dilde inceledi—Rusça, İsveççe ve İngilizce.

Des frères et sœurs mexicains se sont mis eux aussi à prêcher aux anglophones.
Meksikalı bazı kardeşler de iyi haberin İngilizce konuşan kimselere duyurulmasına yardım etmeye başladı.

Très souvent, les Témoins étrangers qui prêchent aux anglophones se présentent simplement à toute personne qui n’a pas le type mexicain et lui demandent d’où elle vient.
Meksikalı olmayan ve İngilizce konuşulan sahada hizmet eden Şahitler çoğu kez konuştukları yabancılara, kendilerinin de yabancı olduklarını söyleyip onların nereli olduklarını soruyorlar.

D’autres variétés répondent aux noms évocateurs (pour les anglophones) de “ Glittering Star ”, “ Dream’s End ”, “ Red Alert ”, “ Peerless ” et “ Silver Moon ”.
Başka glayöl türlerinin, Glittering Star (Parıldayan Yıldız), Dream’s End (Rüyanın Sonu), Fantasia (Fantezi), Red Alert (Kırmızı Alarm) ve Peerless Silver Moon (Eşsiz Gümüş Ay) gibi, çeşitli çağrışımlarla dolu isimleri vardır.

Selon le China Post, principal journal anglophone du pays, “les Taïwanais connaissent le niveau de vie le plus élevé de l’histoire de la Chine”.
Tayvan’ın önde gelen İngilizce gazetesi China Post, bugün “Tayvan halkının, Çin tarihindeki en yüksek yaşam standardına sahip olduğunu” gururla söylüyor.

Quelques mots allemands sont extrêmement difficiles à prononcer pour un locuteur anglophone, comme par exemple : « Streichholzschächtelchen ».
Bazı Almanca sözcükleri telaffuz etmek, İngilizce konuşan biri için son derece zordur örn. "Streichholzschächtelchen"

5 Un retraité anglophone, ancien et pionnier, s’est installé dans une région touristique d’Asie du Sud-Est pour soutenir un groupe d’expression anglaise.
5 İngilizce konuşulan bir ülkede yaşayan emekli bir öncü ihtiyar, dokuz müjdecinin bulunduğu İngilizce konuşan bir gruba yardım etmek için Güneydoğu Asya’da popüler bir turistik bölgeye taşındı.

De nombreuses études bibliques débutent et, en 1990, une congrégation anglophone est formée dans la capitale.
Birçok tetkik başlatıldı ve 1990’da Oslo İngilizce Cemaati kuruldu.

Alors que beaucoup d'anglophones comprendront immédiatement le sens du terme utilisé par le président, pour les non-anglophones, les nuances du mot «shithole» peuvent être difficile à saisir.
İngilizce konuşabilen herkes Trump tarafından kullanılan bu tabirin ne anlama geldiğini hemen anlayabilmekte iken İngilizce bilmeyenler ise “bok çukuru” tabirindeki nüansları gözden kaçırabilmektedir.

Parmi des personnes se disant anglophones, seules 14% la réussissent.
İngilizce konuştuğunu söyleyen insanlar içinde bile sadece yüzde 14 ́ü geçebiliyor.

Il y avait une congrégation anglophone de 40 proclamateurs et un groupe isolé de langue tamoule.
Orada İngilizce konuşan 40 kişilik bir cemaat ve uzak bir yerde de Tamil dili konuşan bir grup vardı.

En gros, quelqu'un qui parle chinois peut dire quelque chose qui sonne très étrange aux oreilles d'un anglophone.
Çince konuşan biri temel olarak, İngilizce konuşan birinin kulağına tuhaf gelebilecek şeyler söyleyebilir.

Sauf en cas d’indication contraire, tous les liens de cet article mènent à des sites anglophones.
Bu konuda hangi neticeye varırsanız varın, aktivistler hareketin başlangıcından beri yeni teknolojilerden hemen her alanda yararlanıyorlar. Bu yazıda, bu yeni teknolojilere göz atacağız.