curiosité oor Turks

curiosité

/ky.ʁjɔ.zi.te/, /kyʁiɔsite/ naamwoord vroulike

Objet étrange et intéressant qui stimule la curiosité.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

merak

naamwoord

La curiosité est un vilain défaut.
Fazla merak iyi değildir.

meraklılık

tuhaflık

acibe · tecessüs · ucûbe

voorbeelde

Ma curiosité est satisfaite.
Merakımı gidermiş oldum.

Ma curiosité étant piquée, je la suivis aussi longtemps qu’elle se dirigeait dans la même direction que moi.
Çok merak ettim ve benim de gittiğim yönde yürüdüğü sürece izlemeye karar verdim.

Il cherchait à se dominer, mais ne parvenait pas à vaincre sa propre curiosité de jaloux ; il s’arrêta lui aussi.
Kendi kendisiyle mücadele ediyordu ama kendi kıskanç merakına direnemedi - o da durdu.

– Tu sais, la seule chose que je n'ai jamais perdue, c'est la curiosité, lui dit-il
"""Kaybetmediğim tek şey merak."""

PIQUEZ SA CURIOSITE
İlgisini çekin.

Cela réveillait une curiosité en elle tout animale.
Arzlı onda hayvanca bir merak uyandırmıştı âdeta.

Ça excite toujours la curiosité
İnsanlar genelde orayı merak eder

Un jour qu’il est seul, le directeur ne résiste pas à la curiosité: il ouvre le tiroir.
Yeni yönetici tek başına iken merakına yeniliyor ve çekmeceyi açıyor.

Et si la violence éclate, ne permettez pas à la curiosité de vous être fatale.
Ve bir yerde şiddet patlak verdiğinde, senin merakın ölümüne neden olmasın.

Curiosité piqué.
Merak doruk yaptı.

Cela suscita la curiosité de cette femme, car les Juifs n’avaient pas l’habitude de parler aux Samaritains.
Yahudiler genellikle Samiriyelilerle konuşmadığından, onun bu isteği kadının merakını uyandırdı.

Mais un meilleur historien sait quand ces précédents ne sont que des curiosités qui brouillent l’essentiel.
Ama daha da iyi bir tarihçi de bilecektir ki, bunlar sadece genel resmi bulandıran küçük örneklerdir.

Même dans le meilleur des cas, la science-fiction ne peut satisfaire la curiosité de l’homme quant à l’avenir.
Bilimkurgu, en iyi haliyle bile, insanın gelecek hakkındaki merakını gideremez.

" A cause de ma curiosité morbide, j'ai contracté une maladie étrange.
Aşırı merakım yüzünden, tuhaf bir hastalığa yakalandım.

Une curiosité que j'aurais aimé ne jamais avoir.
Keşke böyle meraklı olmasaymışım.

On m'a aussi parlé d'une jeune femme qui a piqué ma curiosité.
Bu partide birinden bahsedildi daha ziyade genç bir bayanın adı geçti ve onun tasviri merakımı uyandırdı.

demanda K. non par curiosité mais simplement pour pouvoir se dire qu’il n’était pas venu complètement en vain
diye sordu K.; bunu, özellikle merak duyduğundan değil, fakat bütünüyle boşuna gelmiş olmamak için sormuştu.

Maintenant, sans vous obliger, juste par curiosité, puis je voir se lever les mains des gens qui sont sûrs de vouloir y aller.
Sadece merakla ve mecburiyet olmadan gitmeyi istediğinden emin insanların ellerini görebilir miyim?

Comment peut- elle éveiller sa curiosité sur la Bible tout en respectant ce qu’il pense et ressent ?
Nasıl hem duygu ve düşüncelerine saygı gösterebilir hem de Kutsal Kitaba olan merakını artırabilirim?”

Vous attisez ma curiosité.
Şimdi daha da meraklandım.

Mets- le sur le compte de la curiosité morbide
Merakımdan soruyorum

Je vous assure que la curiosité et l’excitation qu’elle avait d’abord suscitées ont disparu depuis longtemps.
Her ikinizi de temin ederim ki, merak ve heyecan uzun zaman önce tükendi.

Après le petit déjeuner, j’aurai toute la curiosité voulue, et je ferai de mon mieux pour t’aider à cajoler le magicien.
Sabah kahvaltısından sonra istediğin kadar meraklı olurum ve arif kandırma işinde elimden geleni yaparım.

Une de ces curiosités..... de la vie.
Hayatın başka bir... tuhaflığı daha.

J'aurais eu cette curiosité.
Ben olsam merak ederdim.