neveu oor Turks

neveu

/nə.vø/ naamwoord manlike

Un fils du frère ou de la sœur de quelqu'un.

Vertalings in die woordeboek Frans - Turks

yeğen

naamwoord

Un fils du frère de quelqu'un.

Kardeşinin oğlu.

Un neveu est le fils d'un frère ou d'une sœur.
Bir yeğen birinin erkek kardeşinin veya kız kardeşinin oğludur.

erkek yeğen

naamwoord

Yeğen

enfant masculin du frère ou de la sœur

Un neveu est le fils d'un frère ou d'une sœur.
Bir yeğen birinin erkek kardeşinin veya kız kardeşinin oğludur.

Soortgelyke frases

neveu fraternel
yeğen

neveu sororel
yeğen

neveu ou nièce
Yeğen

Le Neveu du magicien
Büyücünün Yeğeni

voorbeelde

Figure-toi que Louie Downtown est son neveu.
Anlaşılan Louie Downtown onun yeğeniymiş.

Walid nous dira s'il sait où se trouve son neveu.
Walid yeğeninin nerede olduğunu bilseydi bize çoktan söylerdi.

Et mon neveu?
Ya yeğenim ne olacak?

Tu es son enfant doré, mon neveu.
Onun altın gözlerini almışsın, yeğen.

Un peu mon neveu!
Aynen öyle.

Ne t'approche pas de mon neveu.
Sen benim yeğenim uzak dur.

Edgar est un monstre et j'en ai autant au service de son neveu.
Edgar bir canavar ve onun yeğeni için de fazla ümit vermiyorum.

Quoi qu’il en soit, Labân se demande immédiatement comment il va exploiter son neveu.
Durum her ne ise, çok geçmeden Laban yeğenini nasıl sömürebileceğini düşünmeye başladı.

Si je pouvais garantir que Frank Sobotka et son neveu ne diront rien, tu ne préférerais pas ça?
Eğer Frank Sobotka ve yeğeninin sessiz kalacağını garanti edersem bunu istemez misin?

Croyez- moi, monsieur, votre neveu ne tiendra pas deux semaines en prison
İnanın bana efendim, yeğeniniz hapiste iki hafta bile dayanamaz

J'ai seize neveux et nièces!
Tam 16 yeğenim var.

Malgré son exil, mon neveu a plus d'honneur que vous.
Sürgündeki yiğenim bile, sizden daha onurlu.

D'une certaine façon, il est un peu comme mon fils... ou un neveu.
Bir çok yönden, oğlum gibidir veya yeğenim gibidir.

Vous les faites vous-mêmes, ou vous avez un neveu attardé?
Tüm bu resimleri sen mi yaptın yoksa anlama sorunu yaşayan kuzenin mi var?

Vous savez que Daniels veut livrer mon neveu à mon père?
Başkan Yardımcısı'nın yeğenimi, babama vereceğinden haberin var mı?

Un peu, mon neveu.
Kesinlikle.

Tout ce dont je me souviens, c’est de m’être penchée pour écarter mon neveu des débris de verre qui jonchaient le sol, et d’avoir senti mon dos s’embraser.
Hatırladığım tek şey, küçük yeğenimi birkaç kırık cam parçasından uzaklaştırmak için eğildiğim ve aniden bütün sırtımın sanki tutuştuğu.

A partir de maintenant, tous mes gains iront à mon neveu Gabor de Transylvanie.
Artık, topraklarımızdan gelen paralar Transilvanya'daki yeğenim Gabor'a gidecek.

Je suis sûr que votre neveu en a marre du placard en ce moment de toute façon.
Yeğeninin artık Closet'tan sıkıldığından eminim.

C'est votre neveu.
Çocuk sizin yeğeniniz.

Le gros costaud, c’est Jimmie Pinzi, le neveu du capo Carlo Pinzi.
İriyarı olanı, Carlo Pinzi babanın yeğeni Jimmie Pinzi'dir.

Tu lui as dit que j'étais ton neveu?
Yeğenin olduğumu söyledin mi?

Elle vit avec son neveu, Phil.
Yeğeni Phil ile yaşıyor.

Les neveux et les cousins du duc ainsi que ses cousins aux deuxième et troisième degrés.
“Dük’ün yeğenleri, kuzenleri, ikinci dereceden kuzenleri...

Je n’ai pas vu mes nièces et mes neveux aussi souvent que je l’aurais souhaité.
Ve yeğenlerimi istediğim kadar sık göremedim.