iflas ettirmek oor Engels

iflas ettirmek

Vertalings in die woordeboek Turks - Engels

ruin

verb noun

Santoro'yu iflas ettirdi ve ilaç sektörü çok daha zorludur.
He ruined Santoro and pharmaceuticals are a stronger sector.

bankrupt

adjective verb noun

Yüksek vergi ve kötü satış şirketi iflas ettirdi.
High tax and poor sales bankrupted the company.

to bankrupt

werkwoord

Bu popülerlik iflas ettirecek bizi.
This newfound popularity is going to bankrupt us.

Soortgelyke frases

müflis, batkın, iflas etmiş, iflas ettirmek
bankrupt

voorbeelde

Beni iflas ettirmek mi istiyorsun?
Do you want to ruin me?

Bizi iflas ettirmek mi istiyorsunuz?
You want to try and bankrupt us?

Aile işinden kurtulup yine de aileden biri olarak kalmanın tek yolunun şirketi iflas ettirmek olduğunu söyledi.
He said that the store going under was the only way to get out of the family business and still stay in the family.

Elimde avucumda ne varsa seni iflas ettirmek için harcadım.
I've spent every penny I've ever made trying to put you out of business.

Norman Osborn'u iflas ettirmek bana büyük bir zevk verecek.
Nothing would please me more than to put Osborn out of business.

Kaçık kızı adına yaptığı suçlamalar, size dava açıp iflas ettirmekle tehdit etmesi...
Filing those rape charges on behalf of his crazy daughter and threatening to sue you to bankruptcy, so, yes.

Cadmus'u, Sir Harry'i iflas ettirmek için aldık.
We only bought Cadmus to bankrupt Sir Harry.

Ama organları iflas ettirmek...
Shutting down organs, I think...

Şirketi iflas ettirmek zorunda değilsin.
You don't have to bankrupt the company.

Bizi iflas ettirmekle tehdit etti.
She threatened to put us out of business.

Yaptıklarının hepsinin amacı Chandler' ı iflas ettirmek ve...... o araziyi satmasını sağlamaktı
Everything he did was to drive Chandler under and get him to sell that land

Birini iflas ettirmek istiyorum
I wanna bankrupt somebody

Amacım gelecek senenin sonuna kadar seni iflas ettirmekti.
My goal was to have you out of business by the end of next year.

Beni iflas ettirmek mi istiyorsun?
You want me to go bankrupt?

Bu ülkeyi iflas ettirmek 20 yıl sürdü ve o günden beridir... hükümetimiz acil durum yetkileri ile hükümet etmekte.
It took 20 years to make this country bankrupt and since then our government has operated under emergency powers of our government.

Robbo'yu iflas ettirmek için en iyi 10 adamı seçeceğiz.
We pick 10 of the best soldiers to kill Robbo.

Ama size basuru olduğunu söylemez. Konserde havaya girmek için içtikleri biranın karaciğerini iflas ettirmek üzere olduğunu söylemez.
But they won't tell you they have hemorrhoids... and their liver's fallin'apart because they had to drink, you know, a pint of whiskey... to get into their personality for the show.

Bizi iflas ettirmekle tehdit edip 38 insanın ölümüne sebep olan PR operasyonu gibi bir operasyonla Neal'i radikale çevirmeyi tehdit ettin.
And you threatened to bankrupt us and to have the same PR operation that got 38 people killed turn Neal into a radical.