yakışıklı oor Frans

yakışıklı

adjektief

Vertalings in die woordeboek Turks - Frans

beau

adjektief manlike

O yukarıya baktığında, balkonundan ona bakan yakışıklı genç bir adam gördü.
Lorsqu'elle leva les yeux, elle vit un beau jeune homme la regarder du haut de son balcon.

élégant

adjektief

Bir çok kişi, çok yakışıklı bir kavalyem olduğunu söyledi.
Beaucoup de gens m'ont dit que j'avais une escorte très élégante.

Soortgelyke frases

yakışıklı prens
prince charmant

Yakışıklı Prens
Prince Charmant

voorbeelde

Benim gibi yakışıklı birine bakıp anında " Denzel " diyorlar.
Ils mattent un peu sur un bon specimen comme moi et peut-on t'appeler " Denzel "?

Üçüncü olarak, yakışıklı.
" Compte jusqu'à trois, beau gosse. "

Kimse sizden daha yakışıklı olamaz.
On ne peut être plus beau que vous n'êtes!

Bir kez o taş kalbinin derinine inip " tebrikler, yakışıklı " diyemez misin?
Pourrais-tu pour une fois ignorer ton coeur de pierre noir et dire, " Félicitation, beau gosse "?

Derdin ne, yakışıklı?
C'est quoi ton problème?

Yakışıklı erkekler çıkacak karşına
Tu seras populaire avec plein de charmants garçons.

Sen dünyanın, en yakışıklı, en ünlü adamısın. Ama ben film yıldızları gibi değilim.
Vous êtes beau... brillant... célèbre... et moi... je n'ai rien d'une star de cinéma.

O çok yakışıklı bir erkek değil, ayrıca pek genç de sayılmaz.
Il n'est pas très beau, et pas très jeune non plus.

Belki kaybettirdiğin yakışıklı ordadır.
Le mec que tu m'as fait raté y est peut-être.

Ve o kadar yakışıklıyım ki, senin hep aklındayım
Et je suis tellement beau que je t' intoxicate

Sen gençsin yakışıklısın duyarlısın.
Vous êtes jeune, séduisant, sensible...

Bir bayana yardım mı edeceksin yakışıklı?
Vous voulez bien me dépanner, les gars?

Bir şeref konuğumuz var Yakışıklı eğlenceli ve de genç biri
Et l'invité est l'honneur de ce soir.

"""Kapat şu lanet olası telefonu, Yakışıklı."
— Éteignez ce téléphone, abruti.

Ola ki bu iksir karanlığı temizlerse, senle Yakışıklı'nın sevgi pıtırcıklığınızla bizi öğürtmesi an meselesidir.
Si cette potion enlève les ténèbres, toi et Charmant serez capable de tous nous faire un haut-le-cœur avec tes mots doux en un rien de temps.

O kadar güçlü, yakışıklı ve sessizdi ki Jethro adını verdim.
Il est juste si fort et beau et calme que je l'ai nommé " Jethro ".

Yakışıklı bir adam bana içki ısmarladı.
Et là... ce mec magnifique, me paye un verre.

Yakışıklı dokuz milimetre kullanıyordu
Handsome tirait avec du #mm

Sen ve Frank, Cole, hatta Bob bile yakışıklı ve ünlü olduğunuz için kızlarla birlikte oluyorsunuz.
Toi, Frank, Cole et même Bob vous les avez parce que vous êtes beaux et célèbres.

Deslaurierler'in, reklamlarındaki gibi yakışıklı olmaları mümkün mü acaba?
Est-il possible que les Deslauriers soient aussi beaux que dans leur pub?

O yakışıklı bir velet değil mi?
C'est un mignon petit bonhomme.

Yakışıklı adam.
Beau mec.

Nick epey yakışıklıymış.
Nick est carrément sexy.

Yakışıklıya benziyor.
Il est plutôt sexy.

Sen yakışıklı bir çocuk değilsin, Reggie.
Tu es un gars génial Regi.