Hikâye oor Portugees

Hikâye

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

conto

noun verb

obra literária curta

Neden bize bir hikâye anlatmıyorsun?
Por que você não nos conta uma estória?

hikâye

naamwoord

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

conto

naamwoord manlike

Neden bize bir hikâye anlatmıyorsun?
Por que você não nos conta uma estória?

voorbeelde

Bu hikâyenin beni ne kadar zora sokacağını düşünebiliyor musun?
Já se deu conta de como uma história destas me pode prejudicar?

Hikâyenin devamını merak etmiyor musun?
Não quer saber o que aconteceu depois?

Buraya hikâyeler yazmaya gelmiştim.
Vim aqui para contar histórias.

Hikâyede tanıtılan ve bölümün adını taşıyan uzaylılar, dizinin en ünlü canavarları oldu ve BBC'nin ilk ticari patlamasını sağladı.
A série de episódios apresentou os alienígenas de mesmo nome que se tornariam os monstros mais populares da série, e foram responsáveis pela primeira explosão de merchandising da BBC.

Ama gerçek şu ki hikâyedeki gibi değil.
Mas a verdadeira não é como a história.

Yalnızca hikâyeyi seviyorum.
Eu só gosto da história.

Sonra da Roger isimli evcil bir kedinin sahip olduğu top hakkında bazı hikâyeler uydururdu.
Então ele... Inventava um conto sobre uma bola que tinha um gato chamado Roger.

Bunu sadece keyif için, bir hikâye anlatmak için yaparım.
Eu o faria só por diversão para ter algo para contar.

Garip bir hikâye değil.
Não é uma história.

Diana hikâyelerime hiç aldırmadı.
A Diana aceitou as minhas histórias.

Son beş günden beri hikâye döngüsüne yer açmak için, Ford elliden fazla ev sahibinin yerini değiştirdi.
Nos últimos cinco dias, para arranjar espaço à sua nova narrativa, o Ford deslocou mais de 50 anfitriões.

Hikâye şu. Ve asla değişmeyecek.
Essa é a história e nunca vai mudar.

Her hikâyenin bir de öteki yüzü vardır.
Há dois lados para cada história.

Resimli Kutsal Kitap hikâyelerini sitemizden okuyabilirsiniz.
Leia histórias bíblicas ilustradas.

Sanırım bu Simon'ın hikâyesini biliyorum.
Acho que conheço a história do rapaz.

Simon bu uzun hikâyeyi katı tavrını değiştirmeden, kaşları çatık, dudakları sımsıkı kapalı bir halde dinlemişti.
Simon não relaxara sua postura rígida, mas ouvira toda essa longa narrativa com a testa franzida e os lábios comprimidos

Sarah'a, arkadaşlarıma ya da aileme herhangi bir şey olursa bu hikâye Amerika'daki bütün gazetelerin manşetine çıkacak.
Se algo acontecer a Sarah, meus amigos ou família, esta história vira manchete de todos os jornais do país.

Evet, hikâyenin farkındayım.
Conheço a história.

Büyüleyici bir hikâye.
Que história linda.

Hikâyeleri aşmış bir dünyada yaşıyoruz.
Vivemos em uma sociedade pós-estória.

Hikâyeleri neden bu kadar ilginç biliyor musun?
Sabe por que a história deles é tão interessante?

Şöyle bir hikâye hayal et.
Imagine este cenário:

Bu, akla yakın bir hikâyeydi, insanlar da kolayca kabullendiler.
Era uma história plausível e as pessoas aceitaram.

Hikâye sizin ölümünüzle nihâyete ermeden önce
Antes que a história acabe com a sua morte?

Ben sadece hikâyenin sonuna geçiyorum.
Estou apenas a cortar o intermediário.