yemek saati oor Portugees

yemek saati

Vertalings in die woordeboek Turks - Portugees

refrigerante

naamwoord manlike

De 1 (bebida)

voorbeelde

Neredeyse yemek saati.
É quase hora do jantar.

Tam da yemek saatiydi, ama istemsiz görünüyordu.
Já fazia tempo que era hora de almoçar, mas ela parecia apática.

Öğle yemeği saati geldi mi?
Está na hora do almoço?

Akşam yemeği saati geldi ve geçti.
A hora do jantar chegou e passou.

Yemek saati yaklaşıyordu, demek gene Mathilde'i görecekti!
A hora do jantar aproximava-se e ele ia, pois, tornar a ver Mathilde!

Üzgünüm, bayan Gilly, yemek saati öyle değil mi?
Desculpe, Srta. Gilly, já está na hora do jantar?

Ailemin belirli yemek saati yoktu.
A minha família não tinha horas para as refeições.

Öğlen yemeği saati geldi.
Estamos todos na fila para o almoço.

Evet, yemek saati yaklaşıyor, bu soytarılar bekleyebilir.
Esses palhaços podem esperar.

Öğle yemeği saatinin canı cehenneme!
Que se dane a hora do almoço.

Kasten yemek saati arıyorlardı.
Eles deliberadamente ligaram no jantar.

Öğle yemeği saati bitti ve patronum da gıcığın teki olmaya başladı.
A hora de almoço já acabou, e o meu patrão está a tornar-se um chato.

Yemek saati gelmek üzere çözülmesini bekleyemeyiz.
Já é quase hora da janta, e ainda está congelada.

Ayrıca, diyor ki bütün öğle yemeği saati boyunca her şeyi hazırlayacağını söylüyor.
De fato, disse que pode trabalhar no horário de almoço se for necessário.

Yemek saati, yeter artık.
É só um jantar, nada mais.

Öğle yemeği saati de alıyorum.
Tiro a hora de almoço.

Kim bu yemek saati gelen?
É hora de jantar.

Ama birazdan yemek saati gelecek
A hora do almoço vai ser num minuto

Pencroff yemek saatinin geldiğini düşündü, ve bu vesileyle, Cyrus Smith ve Gazeteci saatlerini ayarlamak istediler.
Como Pencroff sugeriu ser hora do almoço, ocorreu-lhes acertar os relógios de Cyrus Smith e do repórter.

Rodolfo buna sevindi, akşam yemeği saati gelmiş olduğundan sofraya oturmaya gittiler.
Rodolfo agradeceu, e, por ser hora de jantar, foram para a mesa.

Öğle yemeği saati ama ben büroda kaldım.
É a hora do almoço mas fiquei no escritório.

Demek istediği şu, " Yemek saati geldi ve bizler Fransızız. "
Ela quis dizer... está na hora do jantar e somos franceses...

Bayan Troi, bu Alexander' ın akşam yemeği saati
Senhora Troi, Alexander tem que jantar

Tanrı aşkına, yemek saati gelmiş yunus gibisin.
Por Deus, você parece um golfinho na hora de comer.

Yemek saati.
Está na hora do jantar.